Özer Ozankaya diye bir adam vardır, ismi ara sıra kulağımıza
çalınır...
Baktık, profesörmüş. Toplumbilimci deniyor, sosyolog olsa
gerek.
Kendisi aynı zamanda Atatürkçü Düşünce Derneği'nin de kurucu üyesi,
hani şu "cumhuriyet mitinglerini" düzenleyen örgüt...
Üstelik bir de Cumhuriyetçi Demokrasi Partisi adında bir partinin
hem kurucusu hem genel başkan yardımcısıymış. (Baktık, Yekta Güngör
Özden'in partisi bu... Fakat çok demokrat oldukları için seçimlere
girmiyorlar!)
Bu sosyoloji profesörü, 30 Ağustos zaferini "demokrasi temeli
üzerinde" kazandığımızı söylüyor!
Bu memlekette Napoleon'u "Fransa kralı" yapan tarihçi bile gördük
ama böyle bir toplumbilimciye rastlamamıştık.
Bu kadar kolay profesör olunuyorsa keşke vakitlice ben de
olsaydım...
Yani, 30 Ağustos, ordunun başkomutasını ve meclisin yetkilerini tek
elde toplayan büyük önderin "demokrasi tutkusuyla" kazanılıyor...
Bu yetki kendisine Sakarya günlerinde meclis tarafından üç aylık
geçici bir süreyle verilmiş ama her seferinde uzatılmıştı. Hatta
büyük önder bu durumu "binaenaleyh bırakamam, bırakmadım,
bırakmayacağım" sözleriyle gayet veciz bir şekilde ifade
etmişti.
Keşke demokratlığı daha da ileri götürüp Hacıanestis'e "sizi
yenelim mi" diye de sorsaydı!
"Atatürk Türkiye'ye demokrasiyi getirdi" yazan, eş durumundan köşe
yazarı yapılmış kadıncağızı boşuna hırpalamışız, daha beteri
varmış. Bak, üzüldüm şimdi.