Bilimin de, bunun "işe vurulması" demek olan teknolojinin de,
bunun doğurduğu sanayileşmenin de geri dönüşü yoktur.
"Ben bilgisayar kullanmaktan vazgeçiyorum" diyemezsin.
"Otomobili bırakalım, gideceğimiz yere atla gidelim" diyemediğin
gibi.
Ya uyarsın, ya yokolursun.
Sona kalan da dona kalır.
Matbaaya direnen bazı Osmanlılar'ı tarihin çöp sepetinin dibinde
bile ara ki bulasın... İbrahim Müteferrika'yı herkes tanır da
Divitçi Abüzittin Efendi'yi kimse bilmez.
Biz buna benzer hataları yapmadık değil... Altmışlı yılların
sonları, yetmişli yılların başlarında dünya renkli televizyona
geçerken biz siyah-beyaz televizyon kurduk (üstelik onda bile yirmi
yıl kadar geriden geliyorduk), yeterince yanlış değilmiş gibi bir
de siyah-beyaz "TV tüpü" fabrikası kurduk.
Seksenli yılların başlarında "eşşek gibi" renkli yayına geçince de
tüp fabrikası topu attı. Milli serveti piç edenlerden de hesap
sorulmadı.
Renkli baskıya geçen gazetelere "boyalı basın" diye saldıranlar
vardı. Bunlar "ofset teknolojisine" bile karşı çıkıyorlar,
"linotipte" kalmak istiyorlar ve utanmadan kendilerine bir de
"devrimci" diyorlardı.
Eşşek gibi renkli baskıya geçmek zorunda kaldılar.
Bir yandan kömürden, bir yandan sudan yararlanacaksın, güneşten de rüzgârdan da elektrik üreteceksin ama nükleer santralı da mutlaka yapacaksın.
Çünkü bu ilericiliktir işte.
Tehlikeli... Evet ama uçak da tehlikeli, ara sıra düştüğü oluyor.
Ya uçağa binip dokuz saatte Amerika'ya gidersin, ya da gemiye binip bir haftada. (O da ara sıra batıyor mübarek!)
"Çernobil" falan diyeceksiniz. Hırboluk etmezseniz bir şey olmaz. (Hırboluk ederseniz Çernobil'i mahvettiğiniz gibi sosyalizmi de mahvedersiniz!)
Sovyetler'in "arabayı devirmiş olmaları" arabanın suçu değildir. *** Çevrecilik, "istemezük" kafasının şık bahanesidir. "Entel" kokar, hoşa gider.
Teknolojiyi dikkatli kullanırsan mesele kalmaz.
Gerekli tedbirleri almazlarsa da, hesap sorarsın.
"Bir tek çivi çakmayan" kafa şimdi nerelerdedir? Matbaaya karşı çıkan divitçilerle aynı çukurda.
Enerji üretimi artışına karşı çıkmak da vatana ihanettir. İhanet yalnız ülkeyi bölmekle olmaz, gelişmeye direnmekle de olur.
1830'larda Fransa'yı yöneten Adolphe Thiers, İngiltere'yi bir ağ gibi sarmaya başlayan şimendifer için "ne gerek var canım, bu alt tarafı bir çocuk oyuncağı" demişti... İngiltere vurdu geçti, Fransa sanayileşmede ikinciliğe düştü, bir daha da İngiltere'yi asla aşamadı.