Bir "Uçan Türk" vardı...
Yok yahu, Hezarfen Ahmet Çelebi değil, Vecihi Hürkuş hiç değil.
Bu, uçan Türk Sabri Bey.
Sakin sakin otururken birdenbire "Allaaaah" diye bağırarak havaya
zıplıyor, sonra kendini yerden yere atıyordu...
Televizyon programlarına çıkarıldı, orada da hopladı zıpladı.
Programı yöneten kız "Alalım bu arkadaşı" demek zorunda kaldı.
Sabri Bey bu yeteneğini "kuantumla falan" açıklıyordu.
Kuantumun insanı nasıl uçuracağını en iyi Muharrem İnce bilse
gerektir. Fizik hocası olduğuna ve "İktidara geleceğim" şeklinde
uçtuğuna göre...
Memlekette manyak çoktur ama bu kuantum lafının da, yerli yersiz
kullanıla kullanıla, iyice suyu çıkarılmıştır.
Kuantum adıyla tıraş bıçağı satılıyordu yahu...
Mach 3... Mega bilmemne... Kuantum...
Halkın akıl almaz cahilliğine güveniyorlar.
Çakalın biri de gene pek kimsenin anlamadığı "bilinçaltı" kavramını
paraya tahvil etmiş.
Bu bir hanım. İsmi Ayşe ya da Fatma olabilir, bizim için önemli
değil.
Tesettürlü bir hanım. Bir tek gözleri görünüyor.
(Gözleri de pek güzel maşallah.) Eh, hep kendini başkomiser ya da
savcı olarak tanıtan dolandırıcılar mı göreceğiz, bu da psikiyatrik
dolandırıcı.