Muhalif gazeteciler "mesele olmayan meseleleri" kaşımaya
kalktılar, baktılar ki "müşterileri" pek üstünde durmuyor, bunun
umdukları gibi oyları etkileyecek bir hükmü de yok, vazgeçtiler.
Şimdi "döviz kuru" üzerine çalışıyorlar, o daha etkili.
Ya da öyle olduğunu sanıyorlar.
Bu "çakma meselelerden" biri, televizyonda siyasi partilere tanınan
propaganda süresi...
Televizyon dedikleri, TRT yani.
Eski tek kanallı Türkiye'de önemi vardı. Yetmişli yıllarda.
Haberlerde adının geçmesi için de "Ankara'nın siyaset esnafı"
birbirini yer, TRT'ye telefonlar açılır, baskılar yapılır,
tehditler yağdırılırdı.
Bu furya insanların ruh sağlığını tehdit eder hale gelmişti.
TRT bir açık oturum yapmış, gazetelerin temsilcilerini de davet
etmişti. Küçük bir taşra gazetesinin temsilcisi de "eşitlik
ayağından" bu programa katılınca birdenbire meşhur olmuş, herkes
onu büyük ve önemli bir adam sanmıştı. (Kendisi şimdi rahmetlidir.)
Şimdi bir sürü kanal var, her kanal da ayrı bir partinin reklamını
yapıyor.
Dolayısıyla, "TRT ona şu kadar saat yer verdi, bana bu kadar saat
yer verdi" diye ağlamanın bir anlamı kalmadı.