Yeni seçim kanunu tasarısı küçük partileri üzdü.
"Baraj altı partiler" tepki göstermişler.
Oy toplayarak baraj üstüne çıkamıyorlar, masa başı hokkabazlığından
medet umuyorlar.
DP Genel Başkanı Gültekin Uysal, "Milli irade sağlıklı şekilde
TBMM'ye yansımıyor" demiş...
Nasıl yansıyacaktı Gültekin Bey?
Yüzde 1'i bile bulamayan oy oranınızla size kaç milletvekilliği
verilecekti?
10 koltuk verilseydi ne olacaktı, 20 koltuk verilseydi ne işinize
yarayacaktı?
Sizi kaç koltuk tatmin edecekti?
Ne yani, koalisyona mı girecektiniz, bakanlık mı alacaktınız?
Küçük partileri korumak ve kollamak demokratik bir tutumsa,
ağababanız
Süleyman Demirel 1968
yılında "milli bakiye" sistemini (ulusal artık)
niçin kaldırmıştı?
Üstelik de İnönü'yle anlaşıp...
Bugün cak cuk eden CHP mensuplarının hiçbirinin de o zaman paşaya
itiraz ettiği görülmemişti...
Amaç TİP'in Meclis'e girebilmesini önlemekti.
Bunu da başardılar.
"Bu iş seçimle olmayacak" fikrinin gençlikte yeşermesine yol
açtılar ve sol gençliği sokağa ittiler.
Saadet Partisi de memnun değilmiş.
Ne bozuluyorsunuz? Oy alırsınız, iktidara gelirsiniz, ağızları
kapatırsınız.
Baraj yüzde 10 olunca aşamıyordunuz, yüzde 7 olunca da
aşamayacaksınız, yüzde 3'e düşse de aşamayacaksınız.
Öyleyse ne tantana ediyorsunuz?
Bugün Meclis'te Türkiye İşçi Partisi'nin 4, Demokrat Parti'nin 2,
Memleket Partisi'nin 2, Zafer Partisi'nin 1, Büyük Birlik
Partisi'nin 1, Demokrasi ve Atılım Partisi'nin 1, Demokratik
Bölgeler Partisi'nin 1, Saadet Partisi'nin 1, Yenilik Partisi'nin 1
koltuğu var.
Muharrem'in bile adamı var yahu...
Yeter o kadar.
Herhangi birinin politikada en ufak bir ağırlığı, en ufak bir
etkisi var mı?
Bu partilerden bazılarının adını biz bile duymamıştık...
İşte tam da Meral Hanım'ın istediği "adı sanı bilinmedik
cumhurbaşkanı adayı" için uygun isimler!...
Gültekin Bey, siz seçime DP adayı olarak girmemiştiniz ki, İyi
Parti listesinden son sırada seçilmiştiniz...