Öyle ya, bir de bağımsız adaylar vardı...
Bir insan niçin bağımsız milletvekili olmak ister? Hakan Şükür gibi
"Hocaefendi yüzünden partide barınamadım, bari intikamımı alayım"
dürtüsüyle mi?
Yani kime ne hayrı dokunacaktır bu vatandaşın, meclise girerse?
(Kendisine dokunacaktır, ucunda "kıyak emeklilik"
bulunur.)
Hadi Kürt aşiretlerini falan anladık, önce bağımsız girip sonra
partisine dönen "takiyyeciler" tamam da, ne demektir İstanbul'un
göbeğinden bağımsız aday?
Bunu 1965 seçimlerinde ünlü darbeci Cemal Madanoğlu denemiş, fena
halde madara olmuştu...
Tek başına ne yapabilecektir, kanun teklifi mi verecektir? Verse
kim aldıracaktır?
Tıpkı bunun gibi, bırakın seçim kazanmayı, hiçbir zaman meclis
kapısından içeri ayak basamayacağı çok belli olan partilerin nafile
adaylarına da ancak gülünür...
Can Ataklı kardeşimiz biraz daha gerçekçi çıkmış, kazanması mümkün
olmayan bir sıradan ama hiç olmazsa CHP'den aday olmuştu. Fakat iki
aday gördüm ki, beni hem çok şaşırttıklarını hem de çok
eğlendirdiklerini itiraf etmeliyim: Biri, Vatan Partisi'nin
İstanbul belediye başkanı adayı Levent Kırca, öteki de aynı
partinin milletvekili adayı Gülgün Feyman. (Yahu ben istemez miyim
bütün meclis de bakanlar kurulu da silme dost ahbap, tanıdık
olsun?)
Bu arkadaşlar kendilerini "sırf aday göstermiş olmak için laf ola
gösterilmiş" durumuna niçin düşürürler?