Bugün yine bir pazar...
Yine haksız ve hukuksuz biçimde içeri
atılan yazar ve gazeteciler dört duvar
arasında...
Onların içeride olmasının, Türkiye’nin Demokratik, Laik, Sosyal ve
Hukuk Devleti modelinden sapmasına bağlı olduğunu...
Bu sorunun çözümünün, Demokratik bir Hukuk Devleti yapısı içinde,
siyasal iktidardan bağımsız bir adalet mekanizmasının kurulması ve
işletilmesinde yattığını unutmayalım.
Bu yazı dizisi zaten bu gerekliliği vurgulamak için yazıldı.
*** Aslanbay’ın
Avcıoğlu-Küçükömer arasındaki karşıtlık
üzerine kurduğu paradigma aslında
benim “Devletçi-Seçkinciler” ile
“Gelenekçi-Liberaller” arasındaki karşıtlık
üzerine kurduğum paradigmaya çok benzer
nitelikler taşıyordu.
Ben buna benzer bir başka paradigmayı, edebiyatımızdaki akımları
çözümlerken, adını Kemal
Tahir’den esinlenerek verdiğim
Osmanlıcı/Dinci/Muhafazakâr “Tahirîler” ve
Sabahattin Eyüboğlu’na gönderme
yaparak isimlendirdiğim Anadolucu/Aydınlanmacı/ Atatürkçü
“Eyyubiler” karşıtlığı biçiminde de yapmıştım.
Bu açılardan, asıl karşıtlığın, nihai hedefler bakımından,
Atatürkçülük ve Demokratlık ile Dinci Feodal Otoriter Demagogluk
arasında olduğunu düşünüyorum.
Aslanbay’ın yanıtında vurguladığı gibi, Avcıoğlu, Atatürkçü çizgide
haklı gibi görülebilir ama 1970’lerin sonuna doğru Türkiye’de artık
filizlenmiş olan çağdaş sınıflı toplum açısından, 1920’ler,
30...