Diktatör terörü sever...
Katmerli sever!
Çünkü hem, kendi terörünün gerekçesi olarak kullanmak üzere,
toplumda terör eylemleri olmasını ister...
Hem de egemenliğini pekiştirmek ve sürdürmek için kendisi terör
yaratır, herkesi korkutur, sindirir!
Bazı terör eylemleri olmalıdır ki, diktatör de tüm toplumu susta
durdurmak için, en şiddetli tepkileri gösterebilsin, muhaliflerini
hainlikle suçlasın, assın, kessin, hapse atsın, yok etsin, ezsin
geçsin.
***
Her türlü terör eyleminin altında kimlik siyaseti ve nefret
söylemi yatar:
Bir terörist grup, önce kendisini kimlik üzerinden tanımlayacak ve
taraftar toplayacak, daha sonra bu kimlik üzerinden bir düşman
belirleyecektir ki, ona karşı terör saldırısı düzenlesin.
Bir iktidar, bir gruba karşı nefret söylemi kullanıp onu
şeytanlaştırsın ki, sonra teröre başvursun, onu yok
etsin!
Tarih boyunca, bütün terör eylemlerinin temelinde önce din, sonra
aynı din içindeki mezhepler, daha sonra ırk ve milliyet, en sonra
da sınıf kimlikleri görülür.
Sınıf kimliği çok geç sahneye çıkmış ve Sovyetler Birliği’nin
çökmesinden sonra da azgelişmiş siyasal coğrafyalar haricindeki
etkisini büyük ölçüde yitirmiştir.
Buna karşılık, din ve mezhep kimliği, Sovyetler’in çökmesinden
sonra, Soğuk Savaş döneminde yapılan ideolojik ve siyasal
yatırımların birikimi ve yeni düşmanlıklar yaratılması amacıyla,
günümüzdeki terör eylemlerinin ana gerekçelerinden biri olarak
gündemin başına oturmuştur.
Din olarak İslam kimliği küresel terörün, Sünni ve Şii mezhep
kimlikleri de bölgesel terörün ana kaynakları olarak kullanılmaya
başlanmıştır.
Ne yazık ki, başta ABD olmak üzere Batılı güçler, daha önce
Sovyetler’e karşı oluşturdukları ve sonradan kendilerini vuran
İslam örgütlerini, bu kez Ortadoğu’daki emperyalist oyunların aracı
olarak mezhep teröründe kullanmaya başlamışlar ve böylece İslam
kimlikli terörün yeniden küresel sahnede etkili olmasına yardım
etmişlerdir.