Öğrenilmiş çaresizlik,
kısaca “Belli bir durumda ‘Ne
yaparsan yap, başaramayacaksın’
inancının egemenliğidir.”
İnsanın bizzat kendisinin sonuç vermeyen çabaları sonunda veya
başkalarının başarısızlıklarına bakarak vardığı bir
“vazgeçme” tutum ve davranışıdır.
Özellikle otoriter yönetimler, toplumları polis baskısı altında
tutarak, emirlerine aldıkları yargıyı bir sopa olarak kullanarak,
sürekli kendilerinin kazandığı sahte seçimler düzenleyerek,
halklarına, kendilerinden kurtulmanın olanaksız olduğunu öğretirler
ya da öğretmeye çalışırlar.
“Öğretirler, ya da öğretmeye çalışırlar” diyorum,
çünkü hangi otoriter yönetim, ne denli etkili “öğrenilmiş
çaresizlik” yöntemleriyle halkını eğitmeye çalışsa da, tarih
her otoriter ve totaliler yönetimin mutlaka bir gün sona erdiğini
gösteren sonsuz örneklerle doludur; dolayısıyla her halkın, her
zaman, baskıcı bir iktidara süresiz boyun eğmesi olanaklı
değildir.
***
Bu satırları:
“Ne yaparsanız yapın iktidar Ankara ve İstanbul’u
vermez” diyenlere karşı...
“Oy vermeyin, bu seçimler ancak iktidarın büyük
kentlerdeki egemenliklerinin meşrulaştırılması
anlamına gelecektir” diyenlere karşı...
“Bu seçmen yapısı böyle oldukça, bu iktidar
gitmez” diyenlere karşı...
Yazıyorum.
***
“Öğrenilmiş çaresizlik kavramı nerden çıkmış” diye merak edenler, Seligman’ın köpekler deneyini veya ünlü muza ulaşmaya çalıştıklarında basınçlı suyla cezalandırılan 5 maymun öyküsünü okusunlar.
***