Hukuk bir kez siyasetin
emrine girerse, bir daha
bağımsız ve tarafsız olamaz...
Çünkü hiçbir hizmetkâr
efendisine yeterince yaranamaz!
***
Anayasa Mahkemesi,
tutuklu yargılanan Şahin Alpay ve Mehmet
Altan’ın başvurularını kabul ederek,
salıverilmelerine karar
verdi.
Mahkemeler ise Anayasa Mahkemesi’nin bu
kararına derhal uymaları gerekirken sanıkları hemen tahliye
etmedi...
Üstelik yapılan yeni bir başvuru da,
“Anayasa Mahkemesi görev gaspı yapıyor”
denilerek, reddedildi.
Ortaya “Hukuk Devleti” açısından kabul
edilemez bir durum çıktı.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti,
aşağıda özetlediğim bildiriyi
yayımladı.
“İstanbul 13. ve 26. Ağır Ceza
Mahkemeleri Anayasa Mahkemesi’nin kararına
uymamış meslektaşlarımızı tahliye
etmemiştir.
Unutulmamalıdır ki Anayasanın 153.
maddesi; ‘Anayasa Mahkemesi
kararları Resmi Gazete’de hemen
yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı
organlarını, idare makamlarını, gerçek
ve tüzel kişileri bağlar.’
6216 sayılı Anayasa Mahkemesi’nin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında
Kanunu’nun 66. Maddesi; ‘Mahkeme kararları
kesindir. Mahkeme kararları
devletin yasama, yürütme ve yargı
organlarını, idare makamlarını, gerçek ve
tüzel kişileri bağlar.’
Anayasanın 38. Maddesi ise
‘Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar,
kimse suçlu sayılamaz’
der.
Anayasa Mahkemesi kararları
bağlayıcıdır ve gereğinin yerine getirilmesi
mutlak zorunludur.
Aksi takdirde ülkede demokrasiden,
hukuk devletinden, kişi özgürlüğü ve güvenliği
hakkından bahsedilemez.
Gazeteciler siyasi iktidar
tarafından, yargılama yapılmadan önce, kitle
iletişim araçları kullanılarak suçlu ilan
edilmektedir.
Yargı makamları tarafından da
istisnai bir tedbir olan tutukluluk müessesesi
cezaya dönüştürülmektedir.
Bu tehlikeli anlayıştan dönülmesi
ülkemizin toplumsal barışı, demokrasisi, hukuk
devletinin tesisi, yargının bağımsızlığı ve tüm
demokratik işlerliği için zorunludur.”
Eski AİHM yargıcı Rıza
Türmen de özetle şöyle
dedi:
“Bu karar kesindir, bu kararın
uygulanması gerekir.
Hele siyasetçinin çıkıp bu karar
yanlıştır demesi büsbütün hukuk devletiyle
bağdaşmayan bir şey.
AYM kararı kesinleşmiş olmasına
rağmen, hâlâ tutuklu olmaları ayrı bir ihlal
nedeni. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. ve
6. maddesinin ihlali.
Hukuk devletinde
bunlar olmaz.
Niye Anayasa Mahkemesi’ne bireysel
başvuru hakkı tanındı? O zaman
tanınmasaydı.
Hukuk devleti var mı yok mu
Türkiye’de?”
Anayasa Profesörü İbrahim
Kaboğlu da şu yorumu
yaptı:
“Mahkemelerin ‘Hayır ben gerekçeli
kararı bekleyeceğim’ gibi bir rahatlığa girmeden,
işi yokuşa sürer gibi bir tavra girmeden, Anayasa
Mahkemesi’nin böyle bir kararı açıklamasını
izleyen saatlerde tahliye kararını vermeleri
gerekirdi.”
***
Yukarıdaki tepkiler,
mahkemelerden birinin, ikinci başvuru
üzerine, AYM kararına, “Görev
gaspı” diyerek açıkça karşı çıkmasından
önce verilmişti.
“Görev gaspı” iddiası, tartışmaları
iyice koyulaştırdı:
Şimdi siyasetin yargı
üzerindeki denetiminin, Hukuk Devletini ve
Demokrasiyi yok ettiğine ilişkin
yorumlar yapılıyor.
***