Başlıktaki “Bu millet
koyun sürüsü” ifadesini tırnak
içine aldım çünkü bu
birisinin söylediği bir
söz!
Kim bu millete “Koyun sürüsü” diye
hakaret ediyor?
Kim bu millete “Koyun
sürüsü” muamelesi yapıyor?
***
Bu millet, bu halk, bu
seçmen kitlesi “Koyun sürüsü”
değildir:
Ben, bu millete, bu halka, bu seçmene
“Koyun sürüsü” denmesini bir hakaret olarak
görüyorum.
Bütün milletler, halklar, seçmenler, yani bütün kitleler
gibi “bu millet” de zaman zaman yanılabilir...
Yanlış kararlar da verebilir...
Bu kararlarının yanlış olduğunu görüp, bunlardan dönebilir de.
Ama “Bu millete”, “Koyun sürüsü” demek, bir gün
söylediğinizi ve inandırdığınızı ertesi gün değiştirip derhal ona
da biat etmesini beklemek yani “Koyun sürüsü” muamelesi
yapmak ve “bu milletin” bir çoban ve birkaç çoban köpeği
ile yönetilebileceğini sanmak kimsenin haddi değildir.
***
Kerem Çalışkan,
odatv.com’da, 26.10.2016 tarihinde şöyle
anlatıyor:
“Yaklaşık 100 sene önce….
Anlatan Padişah Vahdettin… Osmanlı
tahtının son vârisi…
Aktaran RaufBey…
Tarihi de kesin: 16 Mart 1920… Yer: İstanbul-Yıldız
Sarayı...
O gün İngilizler İstanbul’u ikinci kez işgal ederler…
Şehzadebaşı Karakolu’nu basarlar…
İngilizler Şehzadebaşı’nda o gün 4 Türk askerini şehit
ederler….
(Bu nedenle bugün Şehzadebaşı Metro İstasyonu ‘16 Mart
Şehitleri’ adını taşır)
Rauf Bey önce Meclis’e gider… Sonra Saray’a… Yanına Meclis
BaşkanYardımcısı Abdülaziz Mecdi Efendi ile Konya
mebusu Vehbi Efendi’yi de alır…
Padişah Vahdettin Yıldız Sarayı’nda bu meclis heyetini soğuk
karşılar…
Padişah İngilizlerin İstanbul baskını nedeniyle korku ve panik
içindedir…
Vahdettin ‘Bu adamlar (İngilizler) istedikleri her şeyi
yaparlar, isterlerse Ankara’ya da
giderler!...’ diye konuşur… (O sırada Mustafa
Kemal Ankara’da milli mücadele
bayrağını yükseltmiştir…)
Rauf Bey, Padişah Vahdettin’den Meclis kararı olmadan
herhangi bir milletler arası vesikaya imza atmamasını
ister…
Rauf Bey, bundan sonrasını ‘Siyasi Hatıralar’ında
şöyle anlatır:
‘Vahdettin, bu sözlerim
üzerine, sinirliliğini açıkça belirten
bir tavırla oturduğu koltuktan
kalkıp, bakışlarını gözlerime
dikerek:
- Rauf Bey! dedi, bir millet
var, koyun sürüsü… Buna bir
çoban lazım… O da benim…’