Anlatacağım olayı Bütün Dünya adlı dergide okumuştum.
1948-1984 arasında yayınlanan Bütün Dünya, ABD'nin
ünlü Reader's Digest dergisinden ilhamla hazırlanıyordu.
(Şimdi dergiyi Başkent Üniversitesi çıkarıyor.)
Benim okuduğum o çeviri yazı, görmenin yeterli olmadığını;
yanılabileceğimizi anlatıyordu. İlkokulda olmama rağmen anlamıştım:
Bazen görünen köy de kılavuz ister.
Ancak yazının bunu örnekleme şekli çok tuhafıma gitmişti:
Otobüs doludur... Poposunda bir acı hisseden kadın çığlığı basar...
Bir başka kadın görmüştür: "Şu orta yaşlı adam" kadına iğne
batırmıştır.
Otobüs durur. Polis gelir. Adamın üstü aranır ve ceket yakasının
arkasında iğneler bulunur... Derken adam kimliğini çıkarır: Üst
düzey bir bürokrattır. Polis özür dileyerek adamı
bırakır.
Yazarın bu olayı "gözümüzün bizi yanıltabileceğine" örnek olarak
vermesini çocuk aklım almamıştı. Adamın büyükbaş olması,
kadını taciz etmesini niye imkânsız hale getirsin ki?
Bu soru zihnimi yıllarca kurcaladı. Lisede psikoloji kitapları
okumaya başladığımda anladım: Normal-dışı davranışların
(taciz, sadizm, cinayet planlama, yalancılık, hırsızlık, yolsuzluk,
vs.) meslekle, görevle, eğitimle bir alakası yoktu.
Yıllar sonra rahmetli feminist Duygu Asena, karısını döven
profesörlerden filan söz ettiğinde hiç şaşırmamıştım.
Yapmışlardır.