Önce tarımın, ardından yazının keşfi, beraberinde takvimi
getirdi. Sıcak günleri serin günler, serin günleri soğuk günler
takip ediyordu.
Sonra yine güneş...
Bu döngüde iki önemli tarih vardı: Tohum ekme ve hasat...
İşte 'yeni yıl' fikri buradan çıktı. Bilinen en eski yeni yıl
festivali, dört bin yıl önce, bugünkü Bağdat'ın güney batısına
düşen Babil'de yapılandı.
Çiftçiler ve onlardan geçinen yöneticiler, ekim döneminin başladığı
mart ayının sonlarında Tarım Tanrısı Marduk'a şükranlarını
iletirdi.
İşleri karıştıran Romalılar oldu. MÖ 153'te Senato, 1 Ocak'ı yeni
yılın ilk günü ilan etti. Halbuki, ne ekim zamanıydı ocak, ne de
hasat.
Kilisenin krallar karşısında güç kazanmasıyla olay iyice çığırından
çıktı. Yeni yılı İngilizler 25 Mart'ta, Fransızlar Paskalya'da,
İtalyanlar önce 25 Aralık'ta, sonra 15 Aralık'ta kutladılar.
Velhasıl 1 Ocak'ın genel kabul görmesi ve bugün olduğu gibi
din-dışı bir anlam kazanarak yaygınlaşması için yüzyıllar geçmesi
gerekti.
Gelelim bize... Osmanlı'daki durumu en güzel Refik Halit Karay
anlatır. "Biz Müslümanlar, 1 Ocak'ın farkında bile değildik"
der.