Bundan üç-beş yıl önce, bir gazoz reklamı vardı. "Neyi tercih
ediyorsan sen osun" gibi bir slogan. Efendim C'yi içiyorsan hayat
doluymuşsun ama diğerini içiyorsan değilmişsin... Yahu siz ne
diyorsunuz!
Bırakın gerçek hayattaki zorlu kararları, biz Meryl Streep'e Oscar
ödülü getiren, Sophie'nin Seçimi'ni izlemiş insanlarız, gazozun
lafı mı olur?
Filmde, Nazi subayı, Sophie'yi, oğlu ile kızı arasında seçim
yapmaya zorlar.
Sarıldığı çocuk yaşayacak, diğeri ölecektir.
Eğer bir tercihte bulunmazsa, çocukların ikisi de mezara
gidecektir.
İşte o son anın, en son anında, Sophie oğlunu seçerek, kızını gaz
odasına gönderir.
Ve ömrü boyunca bunun acısı ve utancıyla yaşar.
Kimse "O da seçim, bu da seçim" demesin bana... P gazozunu tercih
edersin.
Sonra da C'yi denersin. Daha çok hoşlanırsan onunla devam edersin.
Yani gazoz tercihi, hayat memat meselesi değildir.
Geri vitesi vardır. Reklamın yaptığı düpedüz aldatmacadır.
Sophie'ninki ise dönüşsüz yoldu. Modern bir trajediydi onun
yaşadığı: Hangi çocuğunu seçerse seçsin sonu duygusal yıkım
olacaktı.
Manisa'da yaşayan Afgan kökenli Abdülgani Rahmatı'nın durumu,
Sophie'ninki kadar ağır olmasa da, konuşulmaya değer...
Habere göre Rahmatı'nın sadece eşi Nazıfeh değil, iki oğlu da
böbrek hastası.
Rahman (27) ve Javad (25) anneleriyle birlikte gün aşırı diyalize
girmek zorunda.
Baba Rahmatı seçimini yapmış: Durumunun daha ağır olduğu
gerekçesiyle, bir böbreğini büyük oğlu Rahman'a verecekmiş.
Bu seçimin gerçek sebebi belirsiz aslında: