Cuma günü, Atatürk'ü andık. Peki, 10 Kasım 1938'de Dolmabahçe
Sarayı'nda vefat ettikten sonra, naaşı Ankara'ya nasıl götürüldü?
Gelin çok kısaca anlatayım: Atatürk'ün naaşı 16-19 Kasım arasında
Dolmabahçe Sarayı'nda sergilendi. İlgi o kadar fazlaydı ki 17 Kasım
günü öğleden sonra, 'kapılar kapanıyor' endişesi sonucu çıkan
yığılmada 11 kişi hayatını kaybetti.
20 Kasım'da tabut bayrağa sarıldı, altı atın çektiği bir top
arabasına yüklendi ve Chopin'in Cenaze Marşı da denilen 2 numaralı
sonatı eşliğinde, Tophane'den ve Galata Köprüsü'nden geçirilerek
Sarayburnu'na götürüldü.
Burada ünlü Yavuz zırhlısına konularak İzmit'e taşındı. Orada
bekleyen trene aktarılan naaş, Ankara'ya doğru yola çıktı.
Ertesi gün saat 10 sularında başkente varacak olan tren, gece
olmasına rağmen geçtiği istasyonlarda (Bilecik, Eskişehir, Polatlı,
vs) yarım saat kadar durdu. Buradaki manzarayı trende bulunan şair
Behçet Kemal Çağlar şöyle anlatır: "Bazı köylüler, duraklayan trene
koşup 'Bunu da alın' diye yalvararak birer çelenk uzatıyorlar.
Rayların üzeri her istasyon yanında çiçekle doluyor. Sabah
aydınlığında bir de bakıyoruz ki her kompartıman kapısının kolunda
birer çelenk asılı. Evliya türbesine bez bağlar gibi bu çelenkleri
yapıp oracığa takmaktan kendilerini alamamışlar..." Bundan sonra
bir de Anıtkabir faslı vardır ki...
Ona da başka bir yazıda değiniriz.
*** Mercan Bey'i
unutmayın
Geçen hafta, gazete olarak yıldızı sürekli yükselen Konya'ya
yaptığımız...