Sevgili okuyucularım, sabah gazeteye gelince ilk işimiz gazeteci
arkadaşlarla kısa bir sohbete koyulmaktır.
Günün özetini kısaca masaya yatırırız.
Sonraki sohbetlerde genelde birbirimize sorarız:
“Son olarak var mı yeni bir gelişme?..”
Yeni gelişmeden neyin kastedildiği ne yazık ki bellidir ama şöyle
sormaya benim de dilim varmaz:
“Yeni şehitler var mı?”
Ya da nerede hangi olaylar oldu, kaç kişi öldürüldü?
İşte böyle bir ortamda yaşıyoruz.
* * *
Nereye gitsem, sokakta tanıdık veya tanımadık kimle karşılaşsam,
herkes aynı soruyu soruyor:
“Emin Bey ne olacak, bu işler nereye varacak, hükümet kurulacak
mı?”
Herkes mutsuz, umutsuz, bezgin…
Genelde hep aynı yanıtı vermek zorunda kalıyorum:
“Valla biz de bilmiyoruz ki, biz de olanları izlemekle
yetiniyoruz!..”
Onlara doğruyu söylüyorum ama hiç kimse inanmıyor.
Baştan savdığımı, kısa kesmek istediğimi zannediyorlar, bazıları da
bu yüzden gönül koyuyor.
Oysa gazeteciyiz ama bizler de gerçekten bilmiyoruz…
Zira olanların ve yaşadıklarımızın akılla mantıkla uzaktan yakından
ilgisi yok.
77 milyon insanımız gibi biz de kapalı bir kutunun içine hapsolmuş
durumda, olacakları bekliyoruz.
İşin ilginç yanı, bizler de bilmediğimiz için gazetede sürekli
olarak birbirimize, özellikle