Sevgili okurlarım, Türk tarımını çökerttiler,
uyguladıkları yanlış politikalarla bütün milletle birlikte
çiftçinin ve üreticinin de anasını ağlattılar.
Üstelik Türk milletini tarihte ilk kez sebze meyve kuyruklarına
sokmayı başardılar.
Bu olaylar kazara CHP döneminde olmuş olsaydı
Recep Bey kürsülere çıkıp her gün avaz avaz
bağıracaktı:
“Sevgili vatandaşlarım, CHP yokluk demektir, kuyruk
demektir. Bunlar benim milletimi üç kuruşa muhtaç ettiler. Siz
bugüne kadar benim milletimin sebze meyve kuyruklarında inim inim
inlediğini görmüş müydünüz, duymuş muydunuz!..”
Ve
devamını getirecekti:
“Bay Kemal sen şimdi çık ortaya da, CHP olarak yarattığın
şu rezaletin hesabını önce bir ver bakalım.
Bu
memlekette patlıcandan, biberden, domatesten bol ne var ki, benim
milletime hiç utanmadan azap çektiriyorsun.
Benim yaşlı teyzem, yaşlı amcam, benim emekli kardeşlerim
senin yüzünden kuyruklarda bekliyor bunları alabilmek için. İki
kilo soğan uğruna zamanını kuyruklarda geçiriyor.
Sende hiç utanma yok mu Bay Kemal, konuşsana.
Evet sevgili vatandaşlarım CHP yokluktur, kuyruktur.
1940’lı yıllarda bunların tek parti döneminde ekmek bile karneye
bağlanmıştı.
Değerli vatandaşlarım, şimdi size
soruyorum.
Bu memlekette günün birinde benim
vatandaşımın patates soğan kuyruklarında bekleyeceğini hiç aklınıza
getirmiş miydiniz?Onun için diyorum ki CHP deyince
akla işte bunlar gelir.
Benim vatandaşım bu
gerçekleri bildiği için Bay Kemal’in partisine asla oy
vermez.
Önümüzde seçim var. AK Partimizi
yeniden seçin, sonra neler olacağını görün.
Burada hepinizin huzurunda açıklıyorum. Soğanı 50 kuruşa,
domatesi biberi 75 kuruşa indirmezsek gelin hesabını benden
sorun.
Paranız cebinizde kalsın, doya doya
yiyin, menemen pişirin…”
Recep Bey
kürsüde bağırıp çağırırken onu dinleyen bindirilmiş kıtalardan
alkış sesleri yükselecek, ahali “Kahrolsun bu kuyruklar,
kahrolsun memleketi bu duruma düşüren CHP” diye slogan
atacaktı!
★★★
Sevgili okurlarım şimdi işin ciddi boyutuna
bakalım ve önümüzdeki utanç
tablosuna kısaca bir göz atalım.
AKP iktidarı her alanda olduğu gibi tarımda da çok
büyük yanlışlar yaptı.
Yapılan uyarıları hiçbir zaman dikkate almadı…
Çünkü o iktidar burnundan kıl aldırmazdı…
Ne yaparsa o doğru idi…
Ve işte, bugünkü utanç
verici durumlara böyle düştük.
★★★
1940’lı yılların başında İkinci Dünya Savaşı
olanca hızıyla devam ediyordu. Alman orduları Trakya’da sınırımıza
dayanmıştı. Neler olacağını, Türkiye’nin de işgal edilip
edilmeyeceğini sadece Hitler biliyordu.
Türkiye Cumhuriyeti olarak kritik günler yaşıyorduk.
O günkü koşullarda ticaret yollarımız kapalı, buğdayımız
kısıtlıydı…
Ve ekmek karneye
bağlandı…
Ama onurumuzu çiğnetmedik.
Tarafsızlığımızı binbir güçlükle koruduk ve savaşa
girmedik.
Bazıları o günkü savaş koşullarında bile hiç utanıp sıkılmadan
İsmet İnönü’yü şöyle eleştirdi:
“Paşa savaşa girmedin de ne oldu. Milletin erkekliğini
öldürdün.”
İnönü’nün tarihe geçen
yanıtı muhteşemdi:
“Ama çocuklarınızı babasız bırakmadım.”
Aynı
sapık kafalar şimdi en büyük yalanlarla ona
saldırıyor:
“Camileri yıktın, ahır yaptın!..”
★★★