Sevgili okurlarım, Suriye ile
aramızda 911 kilometrelik bir sınır var.
Çok uzun bir sınır…
Burası geçmiş yıllarda bir barış
bölgesi idi.
Ufak tefek kaçakçılık olayları dışında hırgür çıkmaz, terör
olayları olmaz, herkes işine gücüne
bakardı.
Tayyip Erdoğan'ın bir Gaziantep mitinginde yaptığı
konuşmayı daha önce burada sizlere
iletmiştim.
Ahaliye soruyordu:
“Vizeleri karşılıklı kaldırdık mı?.. Esad kardeşimle
karşılıklı dostluk ve kardeşlik ilişkisi kurduk mu?.. Suriye ile
ticaretimizi şu kadar
milyar dolara çıkardık mı?.. Şimdi durumdan memnun
musunuz?..”
Miting meydanında toplanan kalabalık her soruya hep bir ağızdan ve
topluca aynı yanıtı veriyordu:
“Eveeeet!..”
Bölgedeki herkes memnundu.
Suriye artık gerçek bir komşu kapısı olmuştu. İsteyen gidiyor,
isteyen geliyordu.
* * *
Günün birinde bizimkine ABD'den önemli bir
talimat geldi:
“Biz Esad'ı devirmeye karar verdik, sen de gir bakalım
devreye!..”
Recep Tayyip ve onun çırağı durumundaki
Davutoğlu
Ahmet kraldan fazla kralcı davrandılar…
Sünni olmayan Esad'ı alaşağı edecek ve bölgede kendi
adamlarından oluşan bir Sünni kuşağı yaratacaklardı!
Bu mezhep kavgasında Suriye'ye birkaç fiske vurunca rejimin
devrileceğini zannettiler!
O kadar ki “İnşallah birkaç hafta sonra cuma namazını
Şam'da Emeviye Camisi'nde kılacağız” demeye
başladılar.
Niçin?..
Esad rejimi Türkiye'ye terör mü ihraç ediyordu?.. İçimizi
kaşıyıp ortalığı bulandırıyor muydu?
Hayır, böyle bir şey yoktu.