Dün Rota köşesinde, bir durum saptamasında bulunduk, Borçlanma
Ekonomisinin sonuna geldiğimizi verilere dayanarak ortaya
koyduk.
Sandıkları yeniden saymak dışında bir dikkatleri ve çözümleri
olmayanlar, kafalarını sandığa gömmüş bulunuyorlar. Onlar,
sayımlara devam ede dursunlar, millet olarak başımızı kaldırıp
önümüze bakmak durumundayız.
GÜNDEM
Ödemeler açığının ve bütçe açığının bu sistem içinde kapanma
olasılığı bulunmuyor. İflaslar, fabrika kapatmalar ve işten
atmalar, ekmek teknelerinin kaybedilmesi, fiyat artışları ve geçim
sıkıntısı gözüküyor. Ne yazık ki, önümüzdeki gerçekleri ancak böyle
özetleyebiliyoruz.
Ekonomide zorluklar var, güvenlikte ciddî tehditler var.
Türkiye’nin gündemi, zorlukları yenmektir.
Türkiye, zorunlu olarak bir sistem değişikliğinin, Üretim
Devriminin eşiğindedir.
Yanlış bir adlandırmayla “Serbest Piyasa Ekonomisi” diye cilalanan
bugünkü Borçlanma Ekonomisinde ısrar, debelenmelerden,
kargaşalıklardan ve şiddetlenen sancılardan başka bir sonuç
getirmez. Çöken Borçlanma Ekonomisinin yerine Üretim ve İstihdam
Odaklı Ekonominin kuruluşuna bir an önce, devrimci millî ruhla
başlamak gerekir.
Tek bir çıkış yolu bulunmaktadır: İşçi ve çiftçiden sanayici ve
tüccara kadar bütün üretici sınıfları birleştiren bir hükümet,
emeği ve sermayeyi kamu önderliğinde seferber ederek Planlı Karma
Ekonomiyi uygular ve Türkiye’yi aydınlığa ve güvenliğe kavuşturur.
Üretim amaçlı ve paylaşma temelli ortaklıklar kurmanın ve geniş
sermaye kaynaklarının biricik verimli mekânı olan Avrasya iklimine
yerleşmek ve komşularımızla her alanda işbirliği, şarttır. Yalnız
ekonomi için değil, güvenliğimiz için de!
İSTİHDAM VURGUSU
Üretim Odaklı Ekonomi’den söz ederken, istihdamı, ayrıca
vurguluyoruz. Çünkü yalnızca “yüksek teknoloji”ye taparak, geri
teknolojili sermaye birikiminden vazgeçerek, çıkış yolu önerenler
de vardır. Daha doğrusu bu çıkmazı, Türkiye’ye dayatanlar da
bulunuyor. Oysa bu dayatma bizi, bir kez daha dönüp dolaşıp
Borçlanma Ekonomisinin girdabına iter.
İleri teknoloji, ülkenin bütün emek yeteneğini seferber eden
çizgide yaratılır. İleri teknoloji, dışardan zembille gelmez, ancak
geri teknolojileri de kullanarak üretimi artıran bir çizgide inşa
edilir. Serbest Piyasa Ekonomisi diye adlandırılan modelle
teknoloji yarışı yürütülemez. Ayrıca bu program, işsizliği büyütür
ve toplumsal maliyetleri yanında ekonomik maliyeti de ağırlaştırır.
O nedenle Türkiye, tasarrufu artırmak, yatırımı büyütmek, ileri ve
geri bütün üretim kapasitesini kullanmak, ülkenin bütün emek
güçlerini seferber etmek zorundadır.
Türkiye, tasarruflarının ciddî bir bölümünü sadakaya ayırmak
yerine, yatırıma yöneltmek ve çalışana ücret vermek durumundadır.
Böylece kaynaklar üretimin artırılması yoluyla yoksulluğun
giderilmesine yönlendirilmiş olur. Yaşlılara ve çalışamaz durumda
olanlara bakmak, elbette bir kamu görevidir.
Emek seferberliği için emekçiyi şevklendirmek, çalışma arzusunu
ateşlemek, geniş emekçi yığınlarını örgütlemek ve bilinçli
siyasetin içine çekmek gerekir.
KAMU MÜDAHALESİ VE PLAN
Ülkenin bütün üretme yeteneğini ve sermaye birikimini, “serbest
piyasa” adı verilen model içinde kalarak değerlendirme olanağı
yoktur. Devlet, sermayemizi ve üretici emeğimizi dünya
piyasalarının yıkıcı etkilerinden korumak ve desteklemek
durumundadır.
Kamu müdahalesi, ciddî planlama, devlet ve toplum disiplini
olmadan, önümüzdeki zorlukların üstesinden gelemeyiz. Ekonomik
atılım ve ülke güvenliği arasındaki eşgüdümü başka türlü
sağlayamayız, özet olarak Üretim Devrimini başaramayız. Disipline
yönelmemenin bedeli, yoksulluk ve kargaşalık olur.
Bugün özel kesimin talebi de, üretime ve istihdama yönelik kamu
müdahalesidir, yoksa sözümona “Serbest Piyasa Ekonomisi” değildir.
Sermaye sınıfı dahil, hiç kimse iflas çizgisinde inadın arkasından
yürümez.
Türkiye’nin öncelikle IMF’nin imal ettiği öcülerden kurtulması
gerekiyor. O öcüleri, önümüzdeki günlerde tek tek karanlık
deliklerinden çıkaracak ve bizi niçin korkuttuklarını ortaya
koyacağız.
SİYASAL ÇÖZÜM
Türkiye, önümüzdeki zorluklardan tek başına Tayyip Erdoğan
hükümetiyle çıkamaz, bununla birlikte AK PARTİ’yi dışlayan, Tayyip
Erdoğansız bir hükümet de kurulamaz. Öyle bir hükümet kurmak
isteyenler, Türk milletinin çoğunluğunu karşılarına alıyorlar. Daha
önemlisi, bunlar, ABD kumandası altında PKK ve FETÖ’nün de
katıldığı hükümet projesine bağlanıyorlar. İmkansızın kuyruğuna
takılmışlardır. ABD emperyalizmi, artık Ankara’yı ele
geçiremez.
Üreten ve Bağımsız Türkiye programını uygulamak için, milletin
büyük güçlerini birleştiren ve zorlukları paylaştıran bir hükümet,
önümüzdeki sürecin biricik çözümüdür. Türkiye, kaçınılmaz olarak
oraya gelecektir.
DEVLET ADAMININ GÖREVİ
Bütün mesele, önümüzdeki zamanın dar olduğunun farkına varmaktır.
Yoksa debelenmelerden ve sancılardan sonra, yine keşfedilecek olan,
Üreticilerin Millî Hükümeti’dir. İşte böyle zamanlarda Devlet Adamı
olmak, kaçınılmaz olan çözüme bir an önce cesaretle önderlik
etmektir.