2013 yılı Nisan ayıydı. Fazıl Say, yobazlığın, bağnazlığın
hedefiydi. Altı yıl sonra bugün yine üzerine taş baltayla
saldıranlar var. Bu kez taş baltalar, Bölücü ve Sahte Solcu
Yobazların ellerinde. ABD gemisinin tayfası, Fazıl Say’ı Türkiye
gemisinde görünce çıldırdı. Erdal Beşikçioğlu’ya, Metin
Feyzioğlu’ya da tahammül edememişlerdi. Aslında saldırı, Türkiye
gemisinedir.
Fazıl Say’ı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı kutlarız. Birlikte günün
eylemini yaptılar. Sanatın içimizdeki incelikleri, hoşgörüyü ve
birlik arzusunu gün yüzüne çıkaran gücünü gördük bu eylemde. Yolunu
gözlediğimiz bir sevdiğimize kavuşmuş gibi olduk. Taş baltalar,
Türkiye halkının gönlündeki özlemlere çarptı ve kırıldı.
Bölücülerin yobazlığını hadi anladık. Edep erkân, güzellik, insana
saygı, vatanseverlik, hoşgörü gibi erdemlere karşı savaşın
“Solculuk” adına yürütülmesine ne demeli? Solculuğun sahteleşerek
vardığı yobazlığa tanık olmak, bir başka acı veriyor insana.
Bu olayı nasıl alkışlamalıyım diye oturdum yazının başına. İçimdeki
sesi dinliyorum: Altı yıl önce bu köşede dile getirilen duygular ve
görüşler yankılanıyor. 19 Nisan 2013 günü Silivri duvarlarının
arasından yolladığım “Büyük milletlerin Fazıl Sayları olur”
başlıklı Rota, bir başka bağlamda güncelliğini koruyor.
BÜYÜK MİLLETLERİN FAZIL SAYLARI OLUR
Fazıl Say’ı beşikte olduğu yıllardan tanıyorum. Türkiye’nin seçkin
aydınlarından arkadaşım Ahmet Say’ın evi Selanik
Caddesi’ndeki Fikir Kulüpleri Federasyonu/Dev Genç merkezine çok
yakındı. 1968-1969 yıllarında, Sayların evinde 30-40 arkadaş
h...