SALI günü çıkan yazım üzerine Metin Celâl aradı, hem iyi bir edebiyatçıdır, hem yayınları takip eden bir yayıncıdır.
Eskiden de Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanlığı yapmıştır.
Medyadaki vasatlığın işgalinden yakındı. “Ortalama bir kültür kol
geziyor, herkesi teslim alıyor, kolaycıların da hoşuna gidiyor”
dedi.
Madalyonun iki yüzü vardır sözü bir gerçeği ifade eder.
NYR’in son sayısında Facebook ve sosyal medya üzerine yazılar
okudum, bunu toptan reddettiğim sanılmasın.
Bakın dergiden bir bilgi:
Cambridge Analytica adlı danışma firmasından bilgi alanların, yani
kullananların sayısı 50 milyonu bulmuş.
Bir yazara göre bunun amacı daha çok paylaşmak, daha açık
olmak.
Bunları kim görmezden gelebilir. Bir yazarın görüşü de şöyle: “Eğer
bir makine yapmak isteseniz, bunu milyonlarca kişiye propaganda
yapmak için kullanmaya kalkışsanız Facebook gibi başaramazsınız.”
Ama yanlış yönlendirmelere de değiniyor. Çabukluk bazen
onarılmayacak hatalara yol açıyor.
Bir zamanlar geçerli bir söz vardı, “Paran kadar konuş” diye. Şimdi
tanınmışlığın, ilgi görmenin iki ölçütü var:
Ne kadar takipçin var?
Ne kadar tıklanıyorsun?
Takipçilerinin niteliği, bilgi düzeyleri, o konudaki donanımları,
eğitimleri hiç önemli değil, bunlar kaale alınmıyor, önemli olan
sürümden kazanmak.
Birtakım medya mensupları da en çok satanlar kitap listesinin
analizini yapacaklarına, ortalama zevkin savunuculuğunu
üstleniyorlar.
Halk böyle istiyor diyen sinemacıların nasıl battığını
anımsamalarına belki yaşları müsait değildir ama biraz da
yaptıkları işin tarihini okusunlar, geçmişini öğrensinler.
Günübirlik yaşamanın, insanı nasıl gülünç hale düşürdüğünü
düşünsünler.
Metin Celâl’in...