Bu türün olağanüstü örneklerini okumak, gitgide güçlenen bir dostluğun izini sürmek ve dönemin edebiyat dünyasını öğrenmek isterseniz, Behçet Necatigil’le Kâmuran Şipal’in mektuplaşmalarının yer aldığı ‘Dar Bir Çember İçinde’yi kaçırmayın.
kitabın adı, ‘Dar Bir Çember İçinde’. İki iyi edebiyatçı ve iki
iyi dostun, Behçet Necatigil’le Kâmuran Şipal’in mektuplarını
okurken, ilk saptamalarım:
Birbirlerinin yazdıklarını beğenirlerse övüyorlar, beğenmezlerse
eleştiriyorlar. Sahih duyguların mektupları bunlar.
İster Türkiye’de, ister Almanya’da olsunlar; Alman edebiyatının
önemli adlarını okurken, çevirirken Türk edebiyatının güncel
adlarını da unutmuyorlar. Okuyorlar, değerlendiriyorlar.
Gündelik yaşamları üzerine birbirlerine bilgi veriyorlar.
Özlemlerini dile getiriyorlar. Huzuru edebiyatta bulan iki
usta.
Behçet Necatigil, onun teliften uzak durmaması için durmadan
hatırlatmalarda bulunuyor. Çeviri yüzünden yazmayı ihmal etmesin
diye de...
Yazmanın yanı sıra çevirinin de püf noktalarını bu mektuplarda
bulabilirsiniz.
Kendi âleminde…
İlk sayfada bir fotoğraf: “Kâmuran Şipal (karşısında) ve Ali
Tanyeri ile birlikte Kırık Çatal meyhanesinde, 6 Nisan 1974,
Cumartesi.” Bu üçlünün Narlıkapı’daki buluşmalarına zaman zaman ben
de katılırdım.
Ayşe Sarısayın’ın ‘Sunu’sundan bir bölüm: “‘Dar Bir Çember İçinde’,
Behçet Necatigil ile Kâmuran Şipal’in 1948’le 1972 yılları arasında
birbirlerine yazdıkları 32 mektubu bir araya getiriyor. Uzun yıllar
süren ve gitgide güçlenen bir dostluğun izini sürdüğümüz
mektuplarda, iki edebiyatçının yaşamlarının, yazı ve çeviri
uğraşlarının, edebiyat anlayışlarının yanı sıra dönemin edebiyat
ortamının ipuçları da görülüyor. Almanya’dan yazdığı bir
mektubunda, ‘Dönüp duruyorum dar bir çember içinde’ diyen
Şipal...