SEÇİM havasına yeniden girildi.
Oysa Türkiye’nin üretime, ihracata odaklanması lazım...
Siyasetten daha çok ekonomiyi konuşmaya ihtiyacı var.
Ama takvim böyle, Mart 2019’da belediye seçimleri var.
Aslında iktidara giden yol da, iktidarda kalmanın yolu da yerel
seçimlerden geçiyor.
Bunu en iyi bilen isimlerden biri de Cumhurbaşkanı Erdoğan...
Çünkü Erdoğan’ı Başbakanlığa, Cumhurbaşkanlığı’na getiren hikaye
İstanbul Belediye Başkanlığı’nda başladı.
Dolayısıyla AK Parti, seçimlere iddialı hazırlanmak istiyor.
MHP’nin ittifak teklifi ve ısrarı nasıl cevap bulur bilemem ama AK
Parti “aday göstermemeyi” ya da “ortak adayla sandığa gitmeyi”
kendi tabanına biraz zor anlatacak.
O yüzden ittifak kurmak bu sefer kolay değil.
Birçok ayrıntı var ve kimse seçimin sonucunu etkileyebilecek bir
stratejik yanlış yapmak istemiyor.
***
CHP için ise bu bir fırsat...
İstanbul ve Ankara’da alınacak bir zafer CHP’nin moralini
yükseltir.
Ankara’da geçen seçimlerde kıl payı sonuçlanan bir yarış
yaşanmıştı.
CHP Ankara’da iddialı, İstanbul’u da Muharrem İnce zorluyor.
“Önseçim şartı”nı öne sürerek topu Genel Merkez’e attı.
Kemal Kılıçdaroğlu önseçimi ister ama bu seçimde uygular mı
bilemiyorum.
Önseçim olursa İzmir’de de şartlar değişebilir.
Örneğin, Aziz Kocaoğlu önseçime girebilir.
Buna elbette CHP Genel Merkezi karar verecek.
Ama kulislere yansıyan son gelişmelere göre CHP Genel Merkez’i
birçok şehirde milletvekillerinin adaylık için nabız yoklamasından
rahatsız olmuş.
Meclis’teki temsil sayısını düşünerek, vekillerin başkan adayı
olmaması konusunda bir eğilim olabileceği söyleniyor.
Nitekim bazı partililer bunu dile getirmeye de başladılar.
“Başkanlığı düşünenler milletvekili adayı olmasaydılar” diyenler
oldu.
Tabii bazı istisnalar olabilir.
Bunu da bir rezerv olarak kenara koyalım.
***
AK Parti’de İzmir, İstanbul, Ankara için bir hazırlık olduğu
biliniyor.
Ankara’da Süleyman Soylu ismi öne çıkıyor.
İzmir’de en fazla dile getirilen isim ise Ticaret Odası Başkanı
Mahmut Özgener...
Ekim ayı aday belirleme yöntemlerinin tartışıldığı bir ay olur.
Kasım anketlerle, eğilim yoklamalarıyla geçer.
Aralık ise teker teker başkan adaylarının açıklandığı ay olur.
Yani kulisler daha çok dalgalanır.
Karşıyaka’da sorumlu bütün camiadır
KARŞIYAKA Spor Kulübü Başkanı Turgay Büyükkarcı’yı uzun
yıllardır tanıyorum.
Gerçek bir Karşıyakalıdır, gerçek bir sporseverdir.
Kulübün en zor günlerinde başkanlık görevini üstlenerek gerçekten
büyük bir özveri yapmıştır.
Kısıtlı imkanlarla, büyük problemlerle baş etmeye çalışırken,
kulübü ayakta tutmaya da çalışmaktadır.
Hafta sonu Pınar Karşıyaka Tofaş karşısında ağır bir yenilgi
aldı.
82–55 yenildi.
30 sayılık farktan sonra sosyal medya hesabından, “Utanç verici bir
maçtı, bu kadar utandığımı hatırlamıyorum. Tek sorumlu benim ve
özür dilerim” diye mesaj paylaştı.
Ben de diyorum ki...
Başkan, tek sorumlu sen değilsin.
Evet, kulübün bugünkü başkanı sen olabilirsin.
Ama sorumluluk bütün camianındır.
Türkiye’nin en eski kulüplerinden biri olan Karşıyaka’nın bu duruma
düşmesinde herkesin sorumluluğu vardır.
O yüzden yeniden ayağa kalkış, birkaç kişinin gayretiyle değil,
eskiden olduğu gibi bütün camianın birşeyler yapmasıyla
olacaktır.
Şahsen ben böyle düşünüyorum.
8 yaşındaki bir çocuğa
verilecek en ağır yük
YARGITAY önemli bir karara imza attı.
Genel Kurul, verdiği emsal kararla velayet davalarını yeni bir
boyuta taşıdı.
Kurul, idrak gücüne sahip 8 yaş ve üstü çocukların kendisini ifade
edebileceğini, velayet davasında çocuğa fikri sorulması gerektiğine
hükmetti.
Kararla birlikte mahkemeler velayet davalarında karar vermeden önce
çocuğa, “Anneni mi, babanı mı istiyorsun?” sorusunu yöneltecek.
Düşünsenize böyle bir durumu...
8 yaşındaki bir çocuktan böylesine ağır bir yükü taşımasını
isteyeceğiz.
Evet, çok örnek olay var böyle...
Çocuğun aklı, gönlü babasından yana ama mahkeme anneye veriyor.
Ya da tam tersi...
Arada kalan çocukları düşünsenize...
Doğrusu, sağlıklı evliliklerle mutlu çocuklar büyütmekte...
Ama bu emsal karar gerçekten çocuklara ağır bir yük getiriyor.
Takım olmak, olabilmek