Yakın zamana kadar restoran olarak kullanılan tesisler Ata Anı
Evi’ne dönüştürülmüş.
Doğrusu buranın Atatürk’ün hatırasına uygun olarak
kullanılmasıydı.
Kim burayı bir restorana verdi, hangi akla hizmet olarak gördü bu
ayrıca tartışılması gereken bir konu...
Ama bu halini çok beğendim.
İl Özel İdare’den geçen bu binayı Olgun Atila restore etmiş.
İçinde sadece Atatürk kitaplarının olduğu büyük bir kütüphane
var.
Ekranda sürekli milli mücadeleyi, İzmir’i, Atatürk’ü anlatan
filmler dönüyor.
Türk askerlerinin İzmir’e girdiği anlarda saklanan eşyalar var.
Atatürk’ün kahve içtiği, nefeslendiği, mola verdiği bir yerde,
mekanda bulunmak insana iyi geliyor.
Ayrıca çok da duygulandırıyor.
Hazırlanan özel filmlerden birini izlerken Atatürk’ün şu sözü
dikkatimi çekti.
“İzmir’e bir şey olacak diye çok korkmuştum...”
Kurtuluş savaşı ve sonrası için İzmir hep sembol olmuştur.
Bugün de İzmir modern Türkiye’nin, Türk demokrasisinin
sembollerinden biridir.
Dün burada geçirdiğim birkaç saat bana çok iyi geldi.
Size de tavsiye ederim.
Belkahve’de Atatürk heykelinin altında
9 Eylül törenleri aslında Belkahve’de başlıyor.
Ben 9 Eylül’lerin İzmir’de çok daha coşkulu kutlanması gerektiğini
savunanlardanım.
Yani bir festival havasında olmalı.
Ve bu etkinlikler bir haftaya yayılmalı.
İzmir’in en güzel günleri Eylül’lerde yaşanır.
Yazın boşalan sokaklar, Eylül’le birlikte dolmaya başlar.
Hava gündüz sıcak, akşamları hafif serindir.
İmbat yanağınızı okşar.
Kordon çok renklidir, çok canlıdır.
İzmir’i yaşamak, yaşatmak için bir başka bahanedir 9 Eylül...
Belkahve’den başlayan bu törenlerde daha büyük kalabalıklar
olmalı.
Atatürk’ün bu heykelinin altında bu fotoğrafı çektirirken böyle
hayal ettim.
Ya Doğanlar Stadı olmasaydı