Ana muhalefet partisi lideri CHP Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Artvin’de
konvoyuna düzenlenen terör saldırısından saniyelerle
kurtuldu.
Sayın Kılıçdaroğlu’na büyük geçmiş olsun dileklerimizi
iletiyoruz.
CHP liderinin, saldırının ardından sergilediği serinkanlı duruş,
önceden belirlenmiş programı bozmayışı, saldırı nedeniyle çıkan
çatışmada er Fatih Çaybaşı’nın yaşamını
kaybetmesinden duyduğu üzüntüdeki içtenlik sadece partisine oy
veren kitleye değil, memleketin haline dertlenen kamuoyuna doğrudan
dokunmuştur.
Kılıçdaroğlu’na yönelik roketli saldırının “başarılı” (!)
olması halinde, bugün nasıl bir ortamda olacağımız sorusu, insanı
ürpertiyor.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı hedefe koyan
15 Temmuz kanlı darbe girişiminin ardından, “iç savaş
provası”nın süreceği, liderlere ve tanınmış kişilere suikastlar
düzenlenebileceği uyarısı, son birkaç gündür “herkesin bildiği
bir sırra” dönüşmüştü. Yeri gelmişken vurgulamak gerekiyor ki,
CHP liderinin bugün hayatta olması, kendisinin değil partili
arkadaşlarının talebiyle -iyi ki- arttırılan güvenlik önlemleri
sayesinde mümkün olabildi.
Ancak CHP Grup
Başkanvekili Engin Altay’ın
altını çizdiği konu da gözden kaçırılmayacak kadar önemli. Altay’ın
saldırının ardından televizyon bağlantılarında“Eminim ki o
güzergâhtan, Sayın Cumhurbaşkanı ya da Sayın Başbakan geçecek
olsa, bir gün öncesinden daha hassas önlem
alınırdı” ifadesi sadece meşru olmakla kalmayıp birinci
derecede güvenlik bürokrasisi ve bürokrasiye talimat veren siyasi
kadroları ilgilendirmektedir. Herkes, perşembe günü, o saatte o
güzergâhtan geçecek olan siyasinin Kılıçdaroğlu değil de bir
iktidar mensubu olması halinde bu saldırının bu biçimiyle
gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini kendisine sormalıdır.