Cuma günü öğle saati Cebeci’ye gittim. OHAL KHK’siyle bir gecede
“sivil ölüm”e terk edilen akademisyenler için Ankara Üniversitesi
Cebeci Kampusu’ndaki “Büyük Buluşma”yı izlemeye.
Kampusa akan kitlenin tek ortak paydası, hukuksuz ihraçlara
demokratik tepki dile getirmekti. Yıl ortasında hocasız kalan
öğrenciler değil sadece. Mülkiyeliler Birliği’nin çağrısına katılım
da yoğundu. Nitekim kamu kuruluşlarında bürokraside görev yapmış
pek çok değerli isimle selamlaştık.
Saat 12.30’da basın açıklaması yapılacaktı. Ne fakülte önünde, ne
caddede. Ne bir taşkınlık vardı ne de çatışmanın emaresi.
Sertlik kullanarak kalabalığa gaz sıktı polis. Yetmedi. O anları
yolun karşı tarafında görüntüleyenlere de kalabalık bir ekip
halinde koşarak büyük bir öfkeyle saldırdı.
Saldırı kelimesini bilinçle kullanıyorum.
Polisin davranış biçimi, müdahale ile saldırı arasındaki farkı, net
anlatıyordu.
Henüz 20’lerinin başlarında, fiziksel enerjilerinin zirvesindeki
polis memurları gözlerinde tarifi zor bir hınç ifadesiyle
ana-babası yaşındaki insanlara düşmanıymış gibi bakarak sıktı o
gazı. Amirleri, taktik vererek yüreklendirdi. Yetmedi plastik mermi
kullandı. Yoldan geçen küçük çocuklar gazdan zarar gördü.
Kabinedeki bakanların dördü Mülkiye mezunu: Başbakan Yardımcısı
Nurettin Canikli, Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Maliye Bakanı
Naci Ağbal ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu.
330 öğretim üyesinin ihracı, dört Mülkiye mezunu bakanın imzasıyla
mümkün olabildiğine göre, bakanların bir bildiği olduğunu
düşünmeliyiz.
O binada, o caddede, o kampusta sayısız hatırası olan Mülkiyeli
bakanlara üç soru:
- Cebeci’deki hocaların yerlerde sürüklendiği, cüppelerin ayaklar
altında ezildiği fotoğrafları gördünüz mü?
- İhraç edilen hocalar için oraya biriken binlerce kişinin terörü
desteklediğini mi düşünüyorsunuz?
- Üniversitede polisin varlığının ancak sınırlı, bastırılması zor
durumlarda yönetimin çağrısıyla mümkün olabileceğine ilişkin yasa
maddesi hakkındaki düşünceniz nedir?
Depodaki 100 milyon dolar nerede?
Nihayet... Tuz Gölü altına inşa edilen doğalgaz depolama tesisi
açıldı.
Bakmayın yepyeni bir proje gibi allanıp pullandığına. 2004’te
Putin’in ilk Türkiye ziyaretinde kararlaştırılmıştı.
Görev olan hizmeti lütuf gibi sunmak, AKP’nin esaslı bir başarısı.
Bu fasıldan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın doğalgaz depolamayı, Ferhat
ile Şirin aşkına benzetmesi ilgi çekici tabii de.
Konuyla azıcık ilgisi olan herkes, ortada şapkadan tavşan
çıkarılacak durum olmadığının farkında. Neymiş, Enerji Bakanı Berat
Albayrak göreve geldiği günden beri bir özel ilgi göstermiş. O
kadar ki Çinli yüklenici şirket yetkilileri dahil, birçok kesimle
birebir görüşmüş.