Anayasasında laiklik yazılı bir devletin; yeni yıl kutlandı diye
katliam yapılan ülkesinde nefes almaya çalışıyoruz artık.
Bir buçuk yıldır ağır kanamalı olan ülkede, bu kez gülme, eğlenme,
gezme gibi insanlık hallerinden oluşan yaşama sevinci
hedeflendi.
Barbar IŞİD’in, Türkiye’de ikinci kez üstlendiği terör eylemi
açıklamasında, Reina’yı basan saldırgan
katilin “halifeliğin kahraman askeri” olarak tanımlanışı
dikkatlerden kaçmamalı. Vurgu, içerdiği kodlar bakımından, yazık ki
canımızı yakan saldırıların sürebileceğinin işareti. (Yanılmayı ve
süreci tersine çevirecek bir dizi mucizevi adımlar atılmasını çok
isterdim.)
***
39 kişinin hayattan koparıldığı Reina katliamı, laiklik ilkesini
gündelik yaşamının merkezine almış kalanlara, sırf takvim dönüyor
diye, bir yılın yeni olmayacağını, gelen yıla kılını kıpırdatmadan
yüklenen iyimserlik ve umudun kofluğunu gösterdi.
Yılbaşı gecesine beş kala, sosyal medyada, bilbordlarda
tırmandırılan nefret dili; sonrasında ülkeyi yönetenlerin bildik
klişelerin ötesine geçemeyen tepkisizliği, -milletvekillerinin
tekil açıklama ve duruşları hariç olmak üzere- ana muhalefet
partisinin genel merkez ağırlığıyla doğru zamanda ve güçlü bir
çıkışta bulunmaması, üst üste gelen katliamların yarattığı travma
ve toplumsal edilgenliği derinleştirmekte.
IŞİD’in son bir buçuk yıl boyunca Türkiye’de düzenlediği terör
eylemlerinin yargıya taşındıktan sonraki serüveni, “cezasızlık”
kültürü olarak özetlenecek yapanın yanına kâr kalışını da
unutmayalım.
***
Toplumun güvenliği, siyasi kadroların görev ve
sorumluluğundadır.
Devleti yönetmek üzere vekâlet almış siyasi kadrolar, adına
bakanlık denilen koltuğa oturunca birçok ödevi üstlenmiş de
oluyor.
Devlet yönetmek ağır bir iş sayıldığından, görev sırasında zorluk
çekilmemesi gerektiği düşünülür. Ulaşım, makam, personel gibi temel
alanlarda kolaylıklar sağlanması bu yüzdendir.