Dün Meclis’teydim. Önce Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı
bütçesinin görüşüldüğü Plan-Bütçe Komisyonu’na uğradım. Aynı
zamanda Erdoğan’ın damadı da olan Bakan Berat Albayrak, ilk
bütçesinin sunuş konuşmasını yapıyor; ansiklopediden hallice
boyutlardaki kitapçığı okurken biraz sıkılmış görünüyordu.
Albayrak 121 sayfalık “konuşma”yı atlaya atlaya okuduysa da
muhalefet milletvekillerinin tepkisinden kaçamadı.
Bir saat dolup konuşma bittiğinde CHP’li Musa Çam söz aldı. Bir
önceki Ulaştırma Bakanlığı bütçesinde de sunuş konuşması iki saat
sürmüştü:
“Sanki Binali Yıldırım bu kabinenin gizli başbakanıymış gibi özel
tolerans sağladınız. Şimdi de Sayın Bakan. Evet bir milletvekili ve
bir bakan ama Saray’ın damadı. Ona da ayrıcalık tanındı. Bu da bize
haksızlık” deyince ortalık karıştı, itirazlar yükseldi. Hem Başkan
Sadi Bilgiç hem de AKP’li vekiller “kabinenin gizli başbakanı” ile
“damat” ifadelerinin pek de nazik olmadığı görüşündeydiler.
Albayrak tartışmayı tebessüm ederek izledi.
Sonra CHP’li Bülent Kuşoğlu söz isteyerek meselenin özünü tane tane
aktardı:
“Sayın Bakan 2014’te 1.8 milyar TL bütçe kullandınız. Şimdi de 2
milyar TL istiyorsunuz. 1.8 milyar TL’nin nerelere harcandığını ve
şimdi istediğiniz bütçenin de gerekçelerini anlatacaksınız.”
Konuşmalar sürerken çıkıp HDP Grubu’na geçtim.
***
HDP Grup Başkanvekili Çağlar Demirel kürsüden açıkladı:
“16 Ağustos’tan bu yana 56 kez sokağa çıkma yasağı ilan edildi. 461
sivil öldü. Ve bugün 18. gün. Cizre’deki vahşet bodrumundan hâlâ
haber alınamıyor.”
Demirtaş’ın Cizre’deki resmi söylemle “operasyon”, gerçek yüzüyle
“katliam”a dair Meclis kürsüsünden yaptığı açıklamalar dehşet
vericiydi.
“Operasyon” tamamlanmış olmasına karşın, 60’a yakın cenazenin;
sokaklara dağıtıldığı, böylece zamana yayılmış ve çatışma sonucu
gerçekleşmiş gibi “parti parti” yapılacak açıklamalarla toplumsal
infiale yol açmamanın amaçlandığı, cenazeleri almaya gelen belediye
cenaze hizmet yetkililerine güvenlik güçlerinin “Cenazeler daha
hazır değil ki” yanıtının verdiği, Şırnak Valisi’nin orada görev
yapan bazı meslektaşlarımıza “Ben de biliyorum siviller olduğunu
ama kurunun yanında yaş da yanar” dediği...
Peki seçimlerde en çok oyu almış üçüncü partinin Eş Genel
Başkanı’nın bu açıklamaları nasıl olup da karşılığını bulamıyor?
Çünkü gerçeği aktaracak kanallar tıkalı. Tıpkı o sokaklar, o
ilçeler gibi, “gerçek” de abluka altında. Gerçeğin peşindeki
gazeteciler, ölüm tehdidi altında.
Var olan kanallarda en çok bağıranın sesi duyuluyor.