HSYK
Başkanvekili Mehmet Yılmaz’ın
cümlesinin tamamı şöyle:
“Elbirliğiyle yargıya güveni yükseltemezsek, hep birlikte
kaybedeceğiz.”
Nereden çıktı derseniz.
AB, Brexit’le sancılı bir döneme girse de Türkiye ile
yürütülen projelerde aksaklık yaşanmıyor. AB, Avrupa Konseyi ve
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK), altı ay önce
başlattığı “Türkiye’de Yargı Etiğinin Güçlendirilmesi
Projesi”isimli projesi vesilesiyle, dün tanık olduk.
İki yıl süreli, 3.7 milyon Avro bütçeli proje kapsamında düzenlenen
-katılıp izleme olanağı bulduğum- çalıştay, farklı kesimlerin görüş
alışverişine zemin oluşturdu.
Proje amacı, mevcut koşulları bir saniye durup hatırlarsanız hayli
iddialı: Türkiye’de yargı etiğinin geliştirilmesi, etik kodların
etkin uygulaması için kamu gözetiminin arttırılması amacıyla halkın
farkındalığının arttırılması. İşlerinin pek zor olduğunun,
toplantının açış konuşmasını yapan Başkanvekili Yılmaz da
farkında.
Bugünkü yazıyı kendisinin de bir aktörü olduğu sisteme dair güçlü
eleştiri ve özeleştiri mesajları içeren Yılmaz’ın konuşmasından
derlediğim notlara ayırıyorum:
- Yargı bağımsızlığı: Yargı bağımsızlığı, hukuk
devletinin önkoşulu. Son yıllarda yargı bağımsızlığı o kadar büyük
sorun haline geldi ki. Herkes bir rakam söylüyor. Yüzde 20, 30 diye
güvenilirlik konusunda. Arkadaşlar bilimsel bir çalışma yapıyor.
Yüzde 30’un üzerinde dediler. Ama biz öyle hissedemiyoruz. Önemli
olan da bu zaten. Sebebi ne? Sebebi kutuplaşmayla birlikte, yargı
üzerine yığılan işlerin, çözülen işlerin güven telkin
etmemesi.