12 Eylül darbesi sırasında idam
yürürlükteydi.
Askeri cunta, bu cezayı tepe tepe kullanmış,
yaşı utanmazca büyütülerek idam edilen lise öğrencisi
Erdal Eren ile başlayan idamların
sayısı 50’ye ulaşmıştı.
İdamın uygulanabilmesi için gerekli koşullardan
biri de, hüküm verilenin asılmaya tıbben elverişli olduğunun
belgelenmesiydi.
Hakkında ölüm cezası verilenler için kamuda
görev yapan doktorlardan, işte bu tespite imza atmaları
isteniyordu.
Kanunla kurulmuş bir meslek örgütü olan Türk
Tabipleri Birliği’nin (TTB) o dönemdeki Merkez Konseyi Başkanı
Nusret Fişek milletvekillerine, Cumhurbaşkanı’na
hitaben mektuplar göndererek idama neden karşı olduklarını anlattı.
İnsanı yaşatmanın, hekimlik mesleğinin en temel etik kuralı
olduğunu, idamın infazı sırasında hekim bulundurmanın doğru
olmadığını hatırlattılar. Prof. Fişek, meslektaşları Prof. Dr.
Atalay Yörükoğlu, Doç. Dr. Haluk
Özbay, Doç. Dr. Ragıp Çam, Dr.
Hüsnü Çuhadar hakkında dava açıldı. Ölüm cezasına
karşı bildiri hazırlamak suçuyla yargılandılar.
Fişek ve arkadaşları, “Hekimlerin
idama ve idamın infazı sırasında hekimin
bulundurulmasına karşı olmaları” nedeniyle yargılandıkları
davadan beraat etti.
Ölüm cezası 2004 yılında tamamen ve her koşulda
kaldırıldı.
***
TTB yönetimi, 33 yıl sonra bugün yaşam
hakkını bu kez barışla birlikte savunan açıklaması dolayısıyla
hedefte. Darbe döneminden farklı olarak, bu kez TTB Başkanı
Raşit Tükel ve Merkez Konseyi üyeleri sabah
baskınlarıyla gözaltına alındılar.
TTB Hukuk Müşaviri Mustafa
Güler, soruşturma başlatıldığını öğrendikten sonra,
güvenlik ve yargı makamlarıyla temasa geçtiklerini, bilgi, ifade
vermeye hazır olduklarını belirttiklerini, ancak bu yolun
izlendiğini söylüyor.
Daha vahimi, aramada, CMK uyarınca dijital
verilerin kopyalarının alınması gerekirken, bu yapılmadan hard
disklerin sökülmüş olması. Bu işlemin mesleki uygulama veri
tabanına el konulması anlamına geldiği, kanunla kurulmuş bir meslek
örgütü olan TTB’nin faaliyet gösteremez duruma getirildiği
belirtiliyor.
***
TTB, kamu kurumu niteliğinde bir anayasal
meslek kuruluşu. Bu nitelikteki bir meslek örgütünün en ayırt edici
özelliği, yalnızca kendi üyelerinin değil kamunun çıkarlarını
gözetmesi. Kamu çıkarlarının gözetilmesi, beraberinde kaçınılmaz
olarak demokratik değerlerin savunulmasını getirir.
Diğer yandan, bu operasyonu değerlendirirken,
TTB’nin itiraz ettiği uygulamaları da hatırlamakta fayda var. Başta
Sağlık Bakanlığı’nı 25 yıl süresinde milyarlarca liralık kira
taahhüdü altına sokan, bir avuç iktidar yanlısı müteahhitlik
şirketine kamu kaynaklarından gelir aktarımı anlamına gelen şehir
hastaneleri olmak üzere, sağlık hizmetinin piyasalaştırılmasına
karşı duran, ranta itiraz eden, eleştirel bir tutum geliştiren
yaklaşım operasyonun ardındaki motivasyon ile bağlantısız olmasa
gerek.
***