2019 seçimleri, AKP ve Cumhurbaşkanlığı makamı için varoluşsal
önemde. 7 Haziran 2015 seçimlerinde tek başına iktidar olma
yeterliğini ilk kez kaybeden AKP; ne -1 Kasım’da yeterliği geri
alsa bile- bu sonucu, ne de rejim değişikliği için inşa ettiği
şaibeli 16 Nisan 2017 anayasa referandumunda “hayır” demiş 23
milyon seçmenin varlığını unutuyor.
İki parti yöneticileri (AKP+MHP) imzalarıyla TBMM’ye sunulan
ittifak kanun teklifinde, demokratik değerlere saygılı her insana
“Bu kadar da olmaz” dedirten maddeler, bu varoluş kaygısına
dayanıyor olmalı.
Bu kaygının derinliği, kanun teklifi metni incelendiğinde daha iyi
görülebiliyor.
Sadece içerik değil, maddelerin hazırlanışındaki enerji, her
koşulda AKP’nin kazanması üzerine kurgulanmış “ince mesai” de öyle.
Maddelerin ortasından, kıyısından yapılan kesmeler kadar eklemeler
de; muhalefet ile seçim zamanı sivil topluma nefes aldırmamaya
dönük ciddi bir mühendislik ürünü.
Birkaç örnek aktaralım: Partiler sandık kurulunda bir
hiç
- Şu anda, seçim halinde her siyasi parti, sandık kurullarına isim
için liste verebiliyor. İttifak teklifi yasalaştığında, CHP’nin
mesela böyle bir hakkı olmayacak. Sandık kurulları, isimleri mülki
amirce bildirilmiş kamu görevlileri arasından kurayla oluşacak.
Kamu görevlileri kim? Atanmış memurlar. (Seçim günü ülkenin her
yanındaki sandık kurullarında görev yapan kamu görevlilerinin, AKP
memuru gibi çalışmayacağını kim iddia edebilir?)
- Teklif yasalaşırsa, sandık alanı sandığın bulunduğu odaya
indirgenecek. Şu anda, sandık alanı 100 metre yarıçaplı çevre alanı
olarak tanımlanıyor. Yanı sıra seçim güvenliği için, sadece çağrı
değil, vatandaş ihbarları da geçerli sayılaca...