İçinde IMF (Uluslararası Para Fonu) geçen iki ayrı haberi art
arda duyurdu dün ajanslar.
Kısa süre önce IMF’nin kapısını çalan Arjantin hükümeti, kemer
sıkma önlemleri kapsamında, 10 bakanlığı kapatmaya hazırlanıyormuş.
(Süreç farklı fakat tesadüf ilginç: Türkiye’de de 26 olan bakanlık
sayısı geçenlerde 16’ya indirilmişti.) Bakanlık kapatıp birleştirme
işlemiyle, imzalanacak stand-by anlaşması ve kullandırılacak
kredinin hızlandırılması umuluyor.
IMF Başkanı Christine Lagarde, Arjantin Devlet
Başkanı Macri ile görüşmesinin ardından, daha
güçlü para ve maliye politikası çabalarının derinleştirilmesi
gereğini vurgulamış. Bu çabaların bütün Arjantin halkı yararına
olacağını söylemeyi de ihmal etmemiş.
Bilen bilir; “güçlü para ve maliye politikası çabaları”, IMF’den
para istenince en sık duyulan sözdür. Öyle birkaç kez değil.
Onlarca yüzlerce kez, bıktırasıya tekrarlanır. Dahası, Lagarde’ın
son demecinde gördüğümüz gibi para isteyen ülke halkının yararına
olacağı masalıyla birlikte anılır.
Gerçek ise farklıdır. Krediyle sağlanan taze milyar dolarların geri
dönüşünü garantilemek için her ayrıntısını, kesintilerini,
takvimini IMF’nin çizip tanımladığı “güçlü para ve maliye
politikası” zorunludur.
İlgili ülke yararına gibi sunulan acı reçeteler silsilesi, kapıyı
çalan hükümetin zorlu “ev ödevi” olur. Hangi tasarruf
İçinde
IMF geçen ikinci haber, Hazine ve Maliye Bakanı Berat
Albayrak’ın verdiği bir mülakattan. Albayrak kısa vadede
enflasyondaki geçici artışların normal olduğunu belirtmiş. (Evet
“normal”) Maliye politikasında ciddi tasarruf tedbirleri
alındığını, IMF’ye başvurulmasının düşünülmediğini açıklamış.