Bir gitarınız olsun istiyorsunuz. Şehrin en büyük müzik
mağazasına giderek gitarlara bakmak istediğinizi söylüyorsunuz.
Mağaza sahibi “Maalesef dükkânımızda hiç akordeon kalmadı” diye
cevap veriyor.
Siz “Ama ben akordeon istemedim ki” diyecek oluyorsunuz.
Mağaza sahibi siz sanki böyle bir şey dememişsiniz gibi bakıyor ve
arkasını dönüp uzaklaşıyor.
Teşbihte hata olmaz. Cezaevinde bestelediği “Hızır” şarkısının
çağrışımıyla, örneği müzikten verdim.
HDP’nin cumhurbaşkanı adayı, 19.5 aydır tutuklu Selahattin
Demirtaş’ın Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) yaptığı bireysel
başvurunun seyri, biraz enstrüman öyküsünü andırıyor.
Avukatları AYM’ye diyor ki: “Demirtaş’ın tutukluluğuyla ilgili
dosyayı öncelikle ele alın”
AYM “tedbir talebinin reddine” karar veriyor.
Oysa “tedbir” talep eden yok. Demirtaş’ın avukatları, AYM
İçtüzüğü’nün 68. maddesine göre talepte bulunmasına karşın AYM’nin
verdiği karar 73. maddeyle ilgili.
Peki bu nasıl oluyor? Talep edilmemiş bir konuyu, sanki talep
edilmiş gibi karara bağlayıp reddetmekte bir tuhaflık yok mu?
Hele ki söz konusu olan, cumhurbaşkanı adayıysa daha yüksek bir
özen beklenmez mi?
Böyle bir durumda insanın aklına başka bir “saik”in gelmesi
kaçınılmaz değil mi? Tarihi piyano kapalı
müzede
Ankara Garı’nda 50 dönümlük arazi Maliye Hazinesi’ne devredilirken
tarihi müze ve sanat galerisi kapatıldı. Müzedeki görmüş geçirmiş
Bechstein piyanonun akıbetini sorduğumuzu anımsarsınız. Adı bizde
saklı bir...