Kısa adı FİKKO olarak yerleşmeye başlayan Finansal İstikrar ve
Kalkınma Komitesi ikinci toplantısını yaptı.
FİKKO’yu kuran yasa teklifinin daha yeni yazıldığı, henüz TBMM Plan
ve Bütçe Komisyonu’nda görüşmeleri sürerken adeta kurulmuş gibi
toplantılar açıklama yapılmasına bizzat komisyon üyesi vekillerden
itiraz geldi. Komisyonda sıcak tartışmalar çıktı. Ama kim
dinler…
Hukuk aleminde henüz varlığı kesinleşmemiş FİKKO için yapılan
açıklamada “para ve maliye politikalarındaki sıkı duruşun
devam edeceği” belirtiliyor.
Yine FİKKO’ya başkanlık eden Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak
bir tweet atarak şöyle dedi:
“Küresel finansal piyasalardaki gelişmelere karşı
hazırlıklarımızı, yaşadığımız dalgalanmaların bankacılık sistemi ve
reel sektöre olan etkilerine karşı adımlarımızı detaylı olarak ele
aldık.”
Burada kısalttım. Ama bütün bu mesajların
tamamına baktığınızda sanıyorsunuz ki, ekonomiye dair olumsuz her
ne oluyorsa dışardan geliyor. “İçeriden” kimsenin
kusuru yok, kriz mriz de yok.
Peki her kötülüğün ve olumsuzluğun kaynağı dışarıda ise neden
Bankcılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) bankalara
“Her şeyi bana sorun. İzin alın, öyle adım atın”
anlamına gelen bir yazı gönderiyor. KÂR DAĞITIRKEN PRİM
VERİRKEN BDDK’nın 14 Kasım tarihli yazısı “kâr
dağıtımı” konulu.
Bankalara, kâr dağıtımına dair özel yönetmeliği hatırlatıyor.
Yasal sınırlamalar dışında bir de BDDK’nın sınırlama
getirebileceğinin altı çiziliyor. Sonra da bankaların özkaynak
büyüklük ve kalitesinin öneminden söz ediliyor (Bundan sonra
okuyacaklarınızı kısaltıp basitleştiriyorum.) Ve bankalara bir dizi
talimat ve tavsiyede bulunuluyor. Deniyor ki:
-Dönem net kârı ile geçmiş yıllar kârlarının mümkün olduğunca
bankaların bünyesinde tutulması önemlidir. Çünkü piyasada gerçekçi
olmayan fiyatlar, döviz piyasalarında spekülatif ve ekonomik
gerçekli...