Pakistan, siyasete ve orduya dini haddinden
fazla bulaştırmanın sakıncalarını gösteren en nadide örneklerden
birisi. Hindistan altkıtasının 20’nci yüzyıl ortasında
bağımsızlığını kazanmış ve tek birleştiri unsuru din olan
Pakistan’ın ahalisi, kuruluş DNA’sına işlenmiş siyasal İslamcılık
olmadan düşünülemez. Ve bu makus talihi değiştirmelerinin yolu da
pek yok.
Son örneği kasım başındaki olaylar. İşin içinde ordu ve hatta dış
güçlerin parmağı olduğu rivayet edilen olaylar, zaten yolsuzluk
ithamlarıyla geçen temmuzda ‘kızağa çekilmiş’
Nevaz Şerif’in yerine geçmiş Başbakan
Şahid Hakan Abbasi’nin Pakistan
Müslümanlar Birliği hükümeti için işin tuzu biberi oldu. Abbasi en
son Panama Belgeleri yüzünden Maliye Bakanı İshak
Dar’ı yitirmişti.
***
Haftalarca başkent İslamabad civarında
gösteri ve çatışmalara sahne olan olaylar seçim yasasında aday
olmak isteyenler için geçerli yeminin değiştirilmesi girişimiyle
başladı. Mevzu, milletvekili aday formlarında yer alan ‘Yemin
ederim ki, Hz. Muhammed son
peygamberdir’ ifadesinin, ‘İnanıyorum ki Hz. Muhammed
son peygamberdir’ diye değiştirilmesiydi. Resmi sebebi
azınlıktaki Ahmedilerin (Kadıyaniler) seçimlere katılabilmesinin
yolunu açmaktı. Ahmedilikte peygamberliğin Hz. Muhammed ile
sonlanmadığına inanıldığından, eski yasada aktif siyasete
girmelerine engeldi.
Fakat Pakistan gibi ağır ‘dine küfür’ (Blasphemy) yasası
olan bir ülkede ne mümkün! Nitekim 8 Kasım’da başını Lebbeyk Ya
Resullullah hareketinin çektiği radikal dinci grup değişikliği
‘dine küfür’ addederek protestolara başladı.
Hükümet derhal ‘yediği haltı’ anladı. Olayın ulemanın bir
ifade hatasından kaynaklandığını ileri sürdü ve eski yasaya döndü.
İş işten geçmişti.
***
Olay, gelecek yazki seçimler öncesinde
yeniden eli güçlenen Şerif ve hükümeti yıpratmak isteyenlerin
elinde koza dönüşüverdi. Üç hafta boyunca dinciler Feyzabad
kavşağındaki oturma gösterisiyle, başkente giden yolları kapatarak,
Lahor’da Adalet Bakanı’nın evine saldırıp yakmaya kalkışarak
ortalığı birbirine kattı. Hükümetin emrindeki polis yetersiz
kalırken, ordudan yardım istenildi.
Ordu nazlandı. Hatta hükümeti yetersizlikle itham edip gerilime
barışçı çözüm isteyen açıklama yaptı. Geçen cumartesi biri polis
yedi kişinin öldüğü, 80’i polis 180 kişinin yaralandığı
çatışmaların ardından ordu sokağa indi ama aşırı dincileri ikna
için.
Seçim yasasındaki değişiklikten sorumlu Adalet Bakanı’nın istifası,
radikal dinci hareketin liderinin fetva yayımlamaması ve gözaltına
alınanların bırakılması karşılığı ordu aşırı dinci grupla
anlaşıverdi! Sosyal medyaya da operasyonun başındaki generalin
aşırı dincilere para dağıtırkenki görüntüleri yansıdı.
***