“Parayı veren düdüğü çalar” dedik, geçtik. Lakin Arapların
vaktiyle öncü gücü olmuş Mısır ile bugün öncülüğü mezhepçi hattan
tesis edeceğini zanneden Vahhabi/Selefi petrol krallığı Suudi
Arabistan’ın ilişkilerinde “müzikalite” baştan
sorunluydu. Artık“yuf
borusu” çalınır oldu.
Mısır ordusu, “1’inci Tahrir isyanının” ardından İhvan’a
teslim ettiği iktidarı, “2’nci Tahrir isyanı” ile geri
alarak yönetime el koyduğundan beri; Kahire’ye en büyük destek
Riyad’dan gelmişti. Suud, eli darda Mısır’a milyarlarca dolar hibe
etti, yatırım yaptı. Ancak artık “sandık
demokrasisiyle” cumhurbaşkanı olmuş Abdülfettah
el Sisi’nin, motto’su “bana dokunmayan bin
yaşasın” olan merhum Kral Abdullah’ı
elinden/alnından öptüğü günler uzakta. Abdullah’ın 2015 başındaki
ölümüyle tahta geçen Kral Salman ile
veliahtı Muhammed bin Salman’ın hırsları,
Mısır’ın “istiap haddini” aşmakta. Hele El Sisi ve Mısır
ordusu için “zehirli” görülenin, Salman’lar
için“ehilleştirilebilir” bulunmasından beri...
***
El Sisi, Sünni yüksek eğitim kurumu El Ezher’de Ocak 2015’teki
ünlü konuşmasında,“Müslüman dünyada yüzyıllarca yerleşmiş fakat
yıkıma yol açan bazı uygulamalarda reforma gidilmesi”, bir
nevi “İslamda devrim” çağrısı yapmıştı. İslamın
terörizmle anılmasına yol açan radikal hareketleri
besleyen “kutsal olmayan ulema
yorumlarına” karşı “dini metinlerin çağdaş okumayla
gözden geçirilmesini” salık vermişti.
Nüfusun yüzde 10’unu oluşturan Kıptilerin kilisesini ziyaret
edip, “Birbirimizi Müslüman-Hıristiyan değil, her şeyden önce
Mısırlı görmeliyiz” mesajı eksik olmamıştı.
Yakınlarda Mısır, El Ezher şeyhi Ahmet El
Tayyip’in liderliğinde Grozni’de Vahhabiliği dışlayan,
militan selefilik karşıtı Ehli Sünnet toplantısında yerini
aldı.
***