BM gözetiminde yeniden canlandırılan müzakere sürecinde, çözüm
ve birleşme gayretleri açısından parametreler aynı. Kıbrıslı
Rumların elinde “uluslararası tanınmışlık” ve “egemenlik” kozu var.
Kıbrıslı Türklerin elinde ise “toprak” ve “garantiler”.
Müzakerelerde “ilerlemeler” ve “iyimser iklime” karşın engeller
eksik değil. Asıl umut ise Kıbrıs Türk tarafındaki
“iradede”...
Hafta sonunu, Kıbrıslı Türk, Rum ve Yunanlı gazetecilerin bulunduğu
bir ortamda kendimi güncelleyerek geçirdim. İzlenimim iki kurucu
devletten oluşacak “BirleşikKıbrıs”ta eşit statüde yaşamak
isteyenler için “zoraki” yanları olsa da iyimserliğin canlı
tutulmaya çalışıldığı.
***
Adadaki sürecin ardından 7 Kasım’da İsviçre/ Mont Pelerin’e taşınan ve “en önemlidönemeç” denilen müzakereler, beş günün ardından “ara verilmesi” kararıyla sonuçlandı. Rum lideri Nikos Anastasiadis, “Türk tarafının açılımları karşısında” adaya dönüp danışmalarda bulunmak istedi. Bu önemli. Süreç 20 Kasım’da Cenevre’de devam edecek.
***
Kıbrıslı Türkler ve Rumlar müzakereleri altı başlıkta yürütüyor.
AB, mülkiyet, yönetim-güç paylaşımı, ekonomi, toprak ile güvenlik
ve garantiler. İlk dördüne dair “uzlaşılar” sağlandığı bilgileri
sızmıştı. Federal Birleşik Kıbrıs’ta idari sınırların temelini
oluşturacak kriterlere sıra gelececekti. Şimdilik tutturulamadı.
Asıl kilit, toprak ile güvenlik ve garantilerde düğümlü.
Toprak: Adada nüfusun yüzde 18’ini oluşturan Türk
tarafının 2004 Annan Planı’ndaki gibi yüzde 29’a razı gelip
gelmeyeceği kadar; Güzelyurt ve Maraş’ın Rum Kurucu Devleti’ne
iadesini içeren bir harita çıkıp çıkmayacağı önemli. Rumlar,
yeterli sayıda Rumun geri dönebilmesi için bu iki yerde ısrarlı.
Ancak en son Türkiye’yi ziyaret eden KKTC
Başbakanı Hüseyin Özgürgün’ün Erdoğan’la
görüşmesine atfen 2008’deki “Güzelyurt asla verilemez” sözlerini
tekrarlaması “hayal kırıklığı” yaratmış. Özgürgün’ün başbakan
olarak iradesini beyan etmek yerine Erdoğan’ı ortaya atması
sorunlu. Ama diğer yandan 2004’ten bu yana gelişen Güzelyurt ve
Karpaz bölgeleri için yeni federal bölge olma önerileri de
gündemde.
***
Garantiler: Kilit soru Türkiye, Yunanistan ve
Britanya’nın dahil olduğu garantiler sisteminin yerini neyin
alacağı. Rum tarafı adada makul ve mantıklı bir süreçte yabancı
asker ve üçüncü bir gücün kalmamasında ısrarcı. Türk tarafı ilk kez
1960 anlaşmalarına dayalı garantörlük hakkından vazgeçme işareti
veriyor, yerine Kıbrıslı Türkleri “koruyacak” öneriler
istiyor. Adada “kalıcı bir üs” sahibi olup aşamalı olarak asker
sayısını düşürmeye “açık” görünüyor.
Yani iki başlıkta “yumuşamalar” var. Ama sürecin ele alınışı
mesele. Türk tarafı Türkiye, Yunanistan ve Britanya’nın bulunduğu
5’li zirveye gidip sonra toprak ve garantileri sonuçlandırmak
istiyor. Rumlar önce toprak ve harita üzerinde “uzlaşma”, ardından
garantiler için 5’li zirveye
gitmeyi.. Mustafa Akıncı’nın
harita konusunda olası açılımı süreci etkileyebilir.