Türkiye’yi iç savaşın eşiğine taşıyan darbe girişimi
savuşturuldu. Ancak memleketin dış politikadaki rotası iyice
belirsizleşti. Pazartesi günü darbe girişimi
gecesinde‘şiarlaşan’ sözden
hareketle “Asıl ‘Allah’ın
lütfu’ Rusya’ya” demiştim. Transatlantik hattındaki
sorunlar, ABD başkanlık seçiminin olası sonuçları ile Rusya ve Çin
üzerinden küresel resmi aktarmıştım.
Bu yazıyla resme İran’ı da ilave edelim Türkiye’nin merceğinden
bakalım... Zira mercek iyice buğulandı. En net ıspatı
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en son İran
Cumhurbaşkanı Ruhani’ye
telefonda, “Bugün bölgesel sorunların İran ve Rusya ile
el ele çözümüne katkı konusunda hiç olmadığı kadar
kararlıyız” sözleri.
***
Türkiye bu hale, siyasal İslamcıların Ortadoğu’da Batı destekli
rejim değişikliği ajandasında başrol oynama hevesleri yüzünden
geldi. Sonunda Batı’nın ılımlı İslam yatırımının çöpe atılmasının
baş müsebbibi oldular. Demokrasinin siyasal İslamcılıkla
bağdaşmayacağını tescilleyerek... Emevi camiinde namaz kılacağını
düşünenler koltuklarından olacaktı. Bugün bu işin arkasında
gördüklerine karşı hizalanma alametleri sergiliyorlar.
Düne kadar Rusya’ya karşı ‘cihat’ ilanına vardırılan
retorik söndü. Darbeyi kınayıp ilk“Geçmiş olsun” dileyen Rusya
Devlet Başkanı Putin ile 9 Ağustos’a
görüşme randevusu kesildi. İlişkilerde pürüzlerin adım adım
giderileceği anlaşılırken, enerji alanında Türk Akımı projesi de
anlaşılan canlandırılacak.
***
Türkiye, Rusya için İngilizce tabirle önemli
bir ‘asset’ (kıymetli varlık). Son Varşova
zirvesinde ‘caydırıcılık’ ifadesiyle Soğuk Savaş
retoriğine dönülmüşken, Ankara’nın NATO’nun Karadeniz’e de yerleşip
Rusya’yı çevreleme harekâtına katılması artık pek mümkün
görünmüyor.
Ancak Rusya için bu da kâfi gelmez. Ankara’nın Suriye’de de bedel
ödemesi gerekecek. Rusya Dışişleri
Bakanı Lavrov geçen cuma çok açık
söyledi: “Pek çok şey nasıl işbirliği edeceğimiz ve
Suriye krizini çözeceğimize bağlı. Suriye krizine dair
tartışmalarda Türkiye topraklarının teröristlerin sokulması ve
yardım için kullanıldığını ispatladık. Bunlar masada.
Şimdi ilişkilerimizi tesis ettiğimize göre, bu olguları
görmezden gelmek zor. Türk ortaklarımızdan bu
sorulara yanıt vermeye başlamalarını ve
Suriye’deki kardeş kavgasında topraklarının kullanımını
durdurmak üzere önlemler almalarını umuyoruz.”
Bu Türkiye’nin Körfez hattındaki ittifakını da gözden geçirmesini
gerektirir. Zira hem Rusya ile hem Şam’da rejim değişikliğinde
ısrar eden Riyad’la olmaz.
Bu noktada devreye Suriye üzerinden beş senedir Ankara
ile ‘örtülü savaş’ yürüten İran giriyor. Dışişleri
Bakanı Muhammed Cevat
Zarif, Türkiye’deki darbeyi sabahın körü Twitter’dan
boşuna kınamadı. Türkiye’nin içine düştüğü durum, dünya güçleriyle
nükleer anlaşmasını kotarmış, bir ayağı Asya’da diğer ayağı
Avrupa’daki yatırımcılarla ilişkilerin tesisinde olan İran için
doğal olarak Körfez hattına dair el üstünlüğü sunuyor.
Resme bir de Kürt boyutunu ekleyin. Suriye’nin kuzeyindeki
Rojava’da IŞİD’le savaşan Kürtlerin öncülüğündeki yapı hem ABD hem
Rusya ile diyalog içinde.
***