Ben 53 yaşındaki bir adam, 22 yaşında bir kızla ne konuşur dedikçe, “sana ne” dediler.
31 yaş farkıyla iki insan ne paylaşır dedikçe, “onların hayatı”
dediler.
Buyrun Levent Yüksel’le Lidya Özdemiroğlu ayrıldı.
Çiftler arasında 31 yaş fark olabilir. Kadın 30’lu yaşlarındaysa
ister 60 yaşında adamla beraber olsun, ister 80 kime ne?
Ama kadının yaşı 22 olunca, işte orada işler karışıyor.
53 yaşındaki bir erkek, 22 yaşındaki bir genç kadının aklını
çelebilir.
Kimi karizmasıyla, kimi parasıyla, laf cambazlığıyla, kimi
toplumsal statüsüyle bunu yapabilir.
Levent Yüksel de iyi bir müzisyen. Mutlaka genç kadınları
etkileyecek bir aurası vardır.
İyi de erkek bu ilişkiden ne bekler?
Sohbet edemeyeceğin, aklına, muhabbetine bakmayacağın bir ilişki
olabilir mi?
Bu ilişkiye ben bu nedenle başından beri hiç sıcak bakmamıştım.
Noktalanmış.
Erkek tarafı mı kadın tarafı mı ‘ben ne yapıyorum’ dedi bilemiyorum
ama en azından ilişkilerde 22-53’lük bir uçurumun olmaması
gerektiğini bir kez daha kanıtladılar bize.
Uludağ’ı hiç bu kadar kalabalık görmemiştim
Çocuklarla hafta sonu Uludağ’a gittik, iyi bir fikir miydi
bilmiyorum.
Uludağ’ı tercih etmemin iki nedeni vardı;
1- Üç sezondur gitmiyordum, ne değişmiş nasıl olmuş diye merak
ettiğimden...
2- Osmangazi Köprüsü’yle dağa çıkmak çok daha kolay
olduğundan...
Gerçekten de evden çıktıktan 2,5 saat sonra zirvedeydik.
Nasıl kalabalık anlatamam.
Turlar, günübirlikçiler, teleferikle çıkanlar, kendi araçlarıyla
gelenler Uludağ’ı iğne atsan yere düşmeyecek noktaya getirmiş.
Beceren’de oturup sıcak şarap içelim dedik, yer zor bulduk.
Festival başladığı için daha da kalabalıktı her taraf.
O kadar ki pazar öğlen biz dönerken Uludağ Milli Park giriş
gişesinde kilometrelerce araç kuyruğu vardı.
İkinci bir gişeyi açmak bu kadar mı zor, insalara bu çileyi neden
çektiriyorsunuz?
Pistler derseniz neredeyse kayak yapabilmek mümkün değil.
Bir de üzerine bizim ufaklık keyifsiz olunca, bizim kayak tatili
tam eziyete dönüştü.
Kiraladığım kayaklarla bile bir defa kayabilmek kısmet oldu.
Neyse çocuklar hafta sonu dağ havası aldı, kar gördüler diyerek
geri döndük.
Çocuklarla en zoru kar tatili.
Uludağ daha da zormuş.
Bu kış bir de Erciyes’i deneyeceğiz ama.
Koray Avcı’ya tişörtü parçalatamadım
Pazartesi akşamı Ebru Yaşar’ın eşi
Necat Gülseven’e düzenlediği sürpriz doğum günü partisindeydim.
30-40 kişilik bir küçük bir grup vardı.
En zor görevi Akşam’ın Yayın Yönetmeni Murat Kelkitoğlu
üstlenmişti.
Necat Gülseven’i doğum günü partisi olduğunu hissettirmeden
Hazine’ye getirmeyi başardı.
Geçen haftalarda Koray Avcı’nın sahneden nasıl tişörtünü yırttığını
yazmıştım.
Doğum gününde Koray da vardı, bunu nasıl şova çevirdiğini
anlattı.
Vadi İstanbul’da yeni açılan Jolly Joker’de pazar günü konseri
vardı.
Sahnede ‘Bu da Cengiz Abi için” diyerek yırttığı tişörtün
görüntülerini izlettirdi.
Pazar günü gidemedim ama neyse ki Nejat’ın doğum gününde ilk kez
sahnede izleme fırsatı buldum Koray’ı.
Çok iyi bir yetenek... Sesi müthiş... Sahneye hakim, her tarz
şarkıyla seyirciyi anında avucuna almayı başarıyor.
Önceki gece Koray’a sahnede tişörtünü yırtıramadım ama ilk
konserine gideceğim.
Tişört için değil eğlenmeye...
Özkök’e tavsiyem