Dün Srebrenitsa katliamının 20. yılı idi. Avrupa’nın tam ortasında, yirmi yıl önce, Nazilerden sonra yeni bir soykırım dehşeti olarak tarihe geçti Srebrenitsa... Bugün, yani tam yirmi yıl sonra, bu soykırıma varan katliamı seyreden hatta başından beri Srebrenitsa’yı oluşturacak siyaseti uygulayan Avrupa gericiliği ve bu gericiliğin merkezi Almanya yeni, büyük bir krizin tam ortasında...
Yunanistan krizi, özünde bu gericiliğin krizidir ve buradan
çıkışları yoktur. 1995’te faşist Sırplara katlettirdikleri
kadınların, çocukların ve masum insanların ruhu, bu gericiliğin
kanlı tarihine işte son veriyor.
Bugün Çin’den Yunanistan’a kadar uzanan büyük coğrafyada kriz diye
okuduğunuz, gördüğünüz her şey Srebrenitsa faciasını insanlığa
yaşatanların krizidir. 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla
başlayan sürecin sonucudur 1995 Srebrenitsa... Bu anlamda mesela
1935 yılı 1995 yılları kardeş yıllardır.
1933’te Nazi Partisi iktidara geldi ama gerçek Nazi iktidarı 1934
yılında, Cumhurbaşkanı Hindenburg’un ölmesi ve onun yerine
Hitler’in Führer ve İmparatorluk Şansölyesi olmasıyla başlar. 1935
yılında ise Nazi saldırganlığı ve işgali resmen başlar. Versay
anlaşmasını yok sayan Naziler, kömür madenleri açısından çok
stratejik bir eyalet olan Saarland’ı ilhak ederek işe başladılar.
Yani gerçek anlamda Nazi işgali 1938’de Avusturya birleşmesi (!)
ile başlamamıştır, 1935’te Nazilerin Saarland eyaletini ilhakı ile
Nazi genişlemesi (3. Reich işgali) başlamıştır. İkinci Dünya Savaşı
ise Almanya’nın 1 Eylül 1939’da Polonya’ya saldırması ile
başlamıştır. 1935-1939 arasındaki dört yıl çok önemlidir. Burada
Nazi tehlikesi ciddiye alınmamış ve Stalin’in Nazilerle olan örtülü
ittifakı üzerinde durulmamıştır.
Büyük benzerlik...
Şu an, tam 1995’ten, yani Srebrenitsa katliamından beri yaşananlar da çok benzerdir. 1990’da Doğu Almanya’nın Batı’ya katılması ile başlayan süreç, (tıpkı 1938’de Avusturya’nın Nazi Almanya’sı ile kendi isteğiyle(!) birleşmesi gibi) 1995’te soykırıma varan ve merkezinde Yugoslavya’nın olduğu Alman Balkanlaştırması ile devam etmiştir. “Alman Balkanlaştırması” deyimi çok önemli tarihsel bir deyimdir ve bu deyimi anlamadan Srebrenitsa’yı anlatamazsınız. Srebrenitsa katliamı sırasında bölge BM’nin kontrolünde “güvenli” bölge idi ancak bu “güvenli” bölgeyi başından beri Alman gerici finans-kapitalinin hamisi Hollanda koruyordu. Soykırımı Hollanda askerleri seyretmiştir. Yalnız bu ayrıntı bile Srebrenitsa soykırımının gerçek sahibini bize gösterir. Sonuç olarak şu tezi çok rahatlıkla yazabiliriz: