Bugün topyekûn bir dünya savaşı yaşamıyoruz ama şu yaşadığımız günler, tıpkı bir büyük dünya savaşı sonrasını anlatırcasına çok hızlı dönüşümlere, değişimlere sahne oluyor. Yetmişli yıllardan iki binlere kadar olan süreçte, IMF’nin olumsuz raporlarına, derecelendirme kuruluşlarının saldırılarına maruz kalan “gelişmekte” olan bir ülkenin kollarını kaldırıp bunlara teslim olmaktan başka çaresi yoktu. Siyaset de zaten “bunların” dolaylı vesayeti altındaydı.
Şimdi IMF, dünya ekonomisindeki temel sorunun gelişmiş ülkelerdeki
deflasyon tehlikesi olduğunu tespit etmiş durumda... Gelişmekte
olan ülkelere söyleyecek bir sözü kalmayan ve belki de 20. yüzyılın
paradigmasını teslim etmiş, bir yerde teslim olmuş-bir IMF var
karşımızda... IMF’nin son ekonomik görünüm raporunda, gelişmiş
ülkeler kaynaklı daralmanın hâlâ aşılamadığı açıkça vurgulanıyor.
IMF, giderek artan korumacılıktan ve bunun küresel tedarik
zincirinde oluşturduğu sorunlardan da bahsediyor.
Büyük özeleştiri...
IMF raporunda, ülkelerin çoğunda enflasyonun uzun vadeli
beklentilerin altında seyrettiği ve deflasyonist etkinin giderek
arttığı da önemli bir vurgu. Düşen hatta eksi düzeyde seyreden faiz
oranlarının küresel ticareti ve üretimi yeni bir faza geçiremediği
artık çok açık. IMF bunu, bu raporda, itiraf ediyor. Aslında bu
rapor bir bakıma bir özeleştiri ve krizin kaynağının başta ABD
olmak üzere, gelişmiş ülkeler ve bu ülkelerin uyguladığı
politikalar olduğunu anlatan bir itirafname...
Ancak IMF’nin bu çaresizliği-kabullenişi, çoğu ABD merkezli bazı
artık-gerici sermaye çevrelerine sirayet etmiş değil. Ama onlar da
yaşayarak öğreniyorlar. İşte derecelendirme kuruluşlarının durumu.
Moody’s Türkiye’nin notunu düşürdü; sizce etkisi ne oldu; kur, faiz
olması gereken seviyelerde; hatta önümüzdeki günlerde faizler,
ilgili kurumlarımızın aldığı önlem ve çalışmalara bağlı olarak daha
da düşebilir. Türkiye’ye kaynak girişinin, hem de uzun vadeli ve
kalıcı sermaye girişlerinin orta ve uzun dönemde ekonomi
yönetiminin hedeflediğinin çok üzerinde olacağını söyleyebilirim.
Moody’s‘in not indiriminden hemen sonra Hazine’mizin eylül ayı
borçlanma programı çerçevesinde gerçekleştirdiği ihalelerde
beklenti üzerinde teklif geldi. Hazine’nin ihalelerinde uzun vadeli
kâğıtlara olan yoğun ilgi, Moody’s gibilerin oluşturmaya çalıştığı
algıya çok önemli bir cevaptı. Burada yabancı payının da
beklentinin üzerinde olduğunu ve bütün bunlara bağlı olarak
faizlerin de 9.98 olan beklentinin altında, 9.94 olarak
gerçekleştiğini söyleyelim. Bu arada Moody’s operasyonu sonrası
doların, her 3 TL’yi aşan atağında satış geldiğini de belirtelim.
Bütün bunlar şu gerçeği anlatıyor; Türkiye bir eşiği geçti, Moody’s
gibi tetikçi, geri kurumların ekonomisini yönlendireceği bir ülke
değil.