Bunlar rüzgâr gülü gibi sürekli
eyyam yaparak yollarını bulurlar. Bunlar dik ve mert duruş
sahibi değildir. Bir siyasi ve ahlaki görüş sahibi
değildir.
Medyamızın ikinci hastalığı ise
bir siyasi duruşu olmakla birlikte eğriye eğri doğruya doğru
dememe hastalığıdır. Bu da vahim bir olaydır. Bizim taraf
medyasının şu an en aktüel ve güncel problemi budur. Daha önce
de yazdığım gibi bizim taraf medyasının Ekrem İmamoğlu'na saçma
sapan gerekçelerle saldırması İmamoğlu'nun ekmeğine yağ sürdü
ve hâlâ sürüyor. Eğer siz karşı çıktığınız insan ile
ilgili bile eğriye eğri doğruya doğru sözler
söylemezseniz hiçbir toplumsal
etkiniz kalmaz.
Bir yazar yanlış analizler
yapıyorsa bile inandıklarını yazıyorsa o hemen okura
geçer. Okur bunu anlar. Ama eğer bir yazar inanmadığı şeylerin
propagandasını yapıyorsa bu da bir süre sonra belli olur ve o
yazar hiç tesiri ve önemi olmayan biri olur. Maalesef bizim
taraf medyasının etkisinin ve gücünün azalmasının başlıca
sebebi budur.
Bakın benim son 3
yıldaki siyasi tavırlarının önemli bir kısmına katılmadığım
ama inandığı yolda yürüyen bir adam örneği vereceğim. O kişi
Bülent Arınç'tır. Medya arşivlerinde hepsi var ki ben Bülent
Bey ile çok tartışma içine girdim. O kavgalarımdan da pişman
değilim. Konu konu baktığımda çoğunda da hâlâ haklı
olduğum kanaatindeyim. Fakat Bülent Arınç benim beğenmediğim o
çizgisinden zerre sapmadı. Hiç inanmadığı şekilde
eyyam yapmadı. Arınç hep kendi siyasal duruşu çerçevesinde
tutarlıydı. Hep inandığı şekilde konuştu ve konuştuğu şekilde
inandı. Mağrur duruşundan taviz vermedi. İşte bakın bu nokta
çok hayatidir.