Ülkemizde yayın yapan yabancı
menşeli internet siteleri ve radyolar var. Türkiye özgür bir ülke.
İfade ve medya özgürlüğünü herkes dilediği gibi kullanıyor. Sonuna
kadar da kullanmalı. Keşke ülkemize daha çok uluslararası yayın
organı gelse ve yayınlar yapsa. Gazeteci arkadaşlar açısından da
faydalı olur.
Tabii her ülkenin
millî güvenliği önemlidir. Her şey ifşa olmaz. Türkiye’nin
başka ülkelerle ilişkilerini geliştirmesi herkes açısından
olumludur ve buna destek olmak lazım. Türkiye AB ile yeni bir
döneme başladı. Cumhurbaşkanımız Erdoğan Almanya’ya gitti ve orada
başta Merkel olmak üzere görüşmeler yaptı.
Merkel ve Almanya’daki iktidarın
muhalifleri Erdoğan’la görüşülmesine çok bozuldular. Medya
üzerinden de bunu gösterdiler ve ağır eleştirilerde bulundular.
Deutsche Welle Türkçe bu konuda sürünün başını çekiyor.
Merkel-Erdoğan görüşmesine öyle muhalefet ettiler ki,
Almanya-Türkiye ilişkileri gelişmesin diye büyük gayret
gösteriyorlar. Akıl alır gibi değil. Eleştiri yapmakla kalmadılar,
ilişkiler yeniden başlamasın diye kıyamet
koparıyorlar.
Tam Erdoğan’ın Almanya’yı
ziyareti hafta şöyle manşetler attılar: “Muhalif
kimliği nedeniyle Türkiye’de kendini tehdit altında hisseden birçok
kişi Berlin’e yerleşti.” Verdikleri örnekler de
FETÖ’cü ya da PKK’yı desteklemiş kişiler. Türkiye’nin ve AB
ülkelerinin terör örgütü kabul ettiği PKK’ya destek verdiği isimler
Almanya’ya kaçmış ama DW Türkçe'ye göre
bunlar muhalif.
FETÖ’ye yardım ve yataklık
ettikleri ispatlı ve Almanya’ya kaçmış tipleri de DW
Türkçe “muhalif kişilikler” olarak
sunmaya devam ediyor. Erdoğan’ın Almanya ziyaretinden hemen sonra
şöyle bir haber yaptılar: “Gazeteci Can Dündar DW'ye
yaptığı açıklamada Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın
Berlin ziyaretinden bu yana kendisini daha büyük risk altında
hissettiğini söyledi.” Can Dündar’ın vatana ihanet
suçu işlediğini bugün BBC bile kabul ediyor. Yaptığının devlet
sırrını ifşa etmek olduğunu Batı da biliyor. Türkiye’de Can
Dündar’a sahip çıkan kimse kalmadı. Ama DW
Türkçe saçmalayıp Türk millî güvenliğini ihlal
edenleri ve hainleri korumaya devam ediyor. Almanya’nın hain kabul
ettiği birini Türkiye himaye etse ne yaparlar acaba?
Cumhurbaşkanımız Erdoğan "Almanya’nın Can Dündar
benzeri aradığı bir suçlu bizde olsa iade
ederdim" dedi. Olay bu kadar
basit.
DW
Türkçe bir yandan da FETÖ’cüleri savunmaya devam
ediyor. 11 Ekim’de şöyle bir haber kimin fikri
acaba: “(Neden bunu yaşamak zorunda kaldığımı
hâlâ anlayabilmiş değilim.) Türkiye'nin isteği üzerine
Bulgaristan'da gözaltına alınan ve hakkındaki iade talebi Bulgar
yargısı tarafından reddedilen Alman vatandaşı Mehmet Y. DW’ye
konuştu.”
Türkiye önemli bir FETÖ’cüyü
bulmuş, Bulgaristan gözaltı yapmış, yargı reddetmiş. Bu tür
teröristleri DW Türkçe masummuş gibi
gösteriyor. Daha bunun gibi onlarca haberleri
var.
Türkiye-Almanya ilişkileri yeni
bir döneme girdi. İki tarafın da birbirine ihtiyacı var. Böyle bir
dönemde kalkıp da bu ilişkileri bozacak hamlelerin kimseye faydası
yok. DW Türkçe yayınlarda özgürdür.
Ancak teröristleri himaye etmenin mantığı yok. FETÖ ve PKK’lıları
koruyarak kime hizmet ediyorlar anlamış değilim! DW
Türkçe Türkiye-Almanya münasebetleri iyi olsun
istiyorsa yayınlarında teröristleri, hainleri, millî güvenliği
ihlal edenleri himaye etmemeli. Yok, amacı başkaysa yaptığı
yayıncılığın kimseye faydası olmadığını
bilmeli...
Birleşik Arap
Emirlikleri, kara para aklamaktan ceza yedi
New York
Eyaleti, Finansal Hizmetler
Departmanı (DFS), Birleşik Arap Emirlikler
merkezli Mashreq Bank’ın New York şubesine
kara para aklama nedeniyle 40 milyon dolar ceza
kesti.
Ceza bankaya yönelik 2016 ve 2017
yıllarında Yabancı Varlıkları Kontrol
Departmanı (OFAC) ve New York Merkez Bankası
tarafından yapılan denetimlerde bulundu. Bu iki kurumdan yapılan
açıklamada Mashreq Bank’ın bazı yasal
zorunluluklara uymadığı için 40 milyon dolar para cezası yediği
belirtildi.
New York Eyaleti, Finansal
Hizmetler Departmanı (DFS)’nin internet sitesinde yapılan açıklama
şöyle:
-Mashreq Bank’ın kara parayla
mücadeleyi amaçlayan New York eyaleti ve Federal Bankacılık
kurallarına tam olarak riayet etmediği
-Bankanın ayrıca Yabancı
Varlıklar Ofisi (OFAC) tarafından yapılan denetimlerde bazı
eksikliklerin olduğu
-Bankanın bundan sonra yapılacak
faaliyetlerinin New York Eyaleti, Finansal Hizmetler
Departmanı (DFS) tarafından belirlenecek üçüncü bir firma
tarafından eyalet ve federal yasalara uygunluktan geçirileceği
belirtiliyor.
Geçtiğimiz temmuz ve ağustos
aylarında Birleşik Arap Emirlikleri'nin nasıl kara para akladığını
üç dört yazıda etraflıca yazmıştım. Yedikleri son ceza da bunu
teyit etmiş oldu. Cemal Kaşıkçı’nın
öldürülmesiyle Prens Muhammed bin Selman’ın
başı dertte. Tabii buraya Birleşik Arap Emirlikleri
Kralı'yla Suudi yönetimi ve Mısır’daki Sisi yönetimi arasındaki
derin ilişkiyi de unutmamak lazım. Kim bilir daha
nerelerde kaç milyar dolarlık kara paralar aklandı? Zamanla hepsi
ortaya çıkar.