Aydın
Doğan medyasının Demirören
Ailesi’ne devrine Rekabet Kurumu da onay verdi ve Türk
basın tarihinde bir dönem resmen kapandı. Bu olayın adı "22
Mart 2018 medya devrimi"dir. Gördüğüm kadarıyla benden
başka hiçbir yazar bu tabiri şu an kullanmıyor ama bilin ki 20 sene
sonra tüm akademisyenler bu hadiseden “22 Mart medya
devrimi” olarak bahsedecekler.
İster yanında ister karşısında
olun bu bir devrimdir ve yaşananlar aynen söylediğim çerçevede
olmaktadır ve olacaktır. Demirören Ailesi, Aydın
Doğan döneminden kalan bütün anlayışı kökten
değiştiriyor ve yepyeni bir yönetim felsefesini hayata geçiriyor.
Bu olayın hükûmetin yanında ya da karşısında olmakla da doğrudan
bir ilgisi yok. Demirören Ailesi’nin yönetim felsefesiyle ilgisi
var.
Fikret Bila’nın
Hürriyet’ten, Ahmet Hakan’ın Kanal D’den
gönderilmesinin ardından Erdoğan
Aktaş da CNN Türk’ün başından gönderildi. Oysa bu üç
isim de koltuklarını koruma amacıyla hükûmete yanaşmak için elinden
geleni yapıyordu. Daha önce bu köşede yazdığım gibi Ahmet Hakan
ayakta kalmak için Kanal D Haber’i sanki bizim Erkan
Tan gibi sunmaya, köşesini bizim Hikmet
Genç gibi yazmaya çalışıyordu ama tüm bunların nafile
çaba olduğu görüldü. Suyun bir akışı ve rüzgârın bir esişi vardır.
Bu sürecin önüne geçemezsiniz.
Erdoğan Aktaş daha birkaç gün
önce Başbakan Yıldırım ile canlı yayın
yaptı ama sonra gönderildi. Çünkü CNN Türk hâlâ Aydın Doğan
dönemi felsefesiyle yayın yapıyordu. Aktaş da bu duruma izin
veriyordu. Fikret Bila Hürriyet’ten gönderildiği hâlde TV
yayınlarına alınıyordu. Açık bir HDP propagandisti
olan Şirin Payzın ve İsmail
Saymaz’a
hâlâ ekrandan DEVLET aleyhine gri
ve kara propaganda imkânı veriliyordu.
Pazar günkü AK Parti kongresinde
tüm kanallar konuklarıyla canlı yayındaydı ama CNN Türk tüm gün
kongreden canlı yayın yapmak için hiçbir hazırlık -âdeta kasten-
yapmamıştı. Sadece Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın konuşmasına DHA
üzerinden canlı bağlantı yapılacak ve onun dışında kongre heyecanı
hiç yayına verilmeyecekti. Demirören Ailesi de bu skandalı duyunca
haklı olarak çok rahatsız oldu. Aktaş’ın sonunu bu olaylar getirdi.
Bu tür numaralar Aydın Doğan döneminde oluyordu ama artık Demirören
Ailesi döneminde olamayacağının mesajı verildi. Artık CNN
Türk’te Bora Bayraktar dönemi var. Bu
kanalda değişim hızlanacak ve Eski Türkiye kalıntıları adım adım
temizlenecektir. Hayırlı uğurlu olsun.
Daha önce de yazdığım gibi
Demirören Ailesi’nin yönetim felsefesinde marka adının önüne geçen
ünlü yönetici ve meşhur köşe yazarı-TV programcısı modeline yer
yok. Hem medya yöneticileri hem köşe yazarları hem TV sunucuları
asla kurumsal markaların önüne geçmeyecek. Varlıkları ile
yoklukları bir olacak. Kimse tarafından sokakta tanınmayacaklar.
Kamuoyunda görünür ve bilinir olmayacaklar. Asla ve asla bireysel
varlıklarıyla gündeme gelmeyecekler. Yarın diyelim gazeteden-TV’den
ayrılma kararı aldıklarında hiçbir ses
çıkmayacak. Demirören medya grubunda buhar yönetici ve
buhar köşe yazarı modeli geçerli olacak. Birey olarak
sırf kendisi için konuşulmak ve ses getirmek isteyenlere bu yönetim
felsefesinde yer olmadığını Sayın Erdoğan Demirören hep ifade
etmiştir. Bu tanıma uygun davranmayanlar hükûmete yakın bile olsa
gönderilecek. Sadece gazete ve TV markaları ön planda
olacak.
Öte yandan 22 Mart 2018 medya
devriminin ardında bir felsefi-politik ruh olduğu da
unutulmamalıdır. 22 Mart ruhu her türlü vesayetçiliği ve
darbeciliği Türk anaakım medyasından tasfiye etmek üzerine Türk
milletine söz vermiş bir ruhtur. Bu söz çerçevesinde:
1. 28 Şubat
askerî darbesine destek vermiş tüm isimler medyadan tasfiye
edilecektir.
2. 17-25
Aralık darbe teşebbüsüne destek vermiş ve o dönem sivil hükûmet
aleyhine FETÖ argümanlarını kullanmış tüm isimler medyadan tasfiye
edilecektir.
3. MİT
tırları ihanetinden itibaren 2014-15-16
döneminde DEVLET bu Fetullahçı
teröristlerle ölümüne mücadele ederken FETÖ gazetelerinde,
TV’lerinde çıkmaya devam edenler ile FETÖ kurumlarına operasyon
yapıldığında FETÖ’nün yanında duran tüm isimler medyadan tasfiye
edilecektir.
22 Mart 2018 devrimi
sonrası Demirören Medya Grubu’nda da adım adım bu prensipler hayata
geçecektir. Peyderpey bu üç ilkeyi ihlal edenler
tasfiye edilecektir. Bu üç prensip noktasında Türk yargısı
tarafından da medyaya yönelik soruşturma süreçlerinin ivedilikle
başladığı zaten herkes tarafından bilinmektedir. Türk milletinin
çok büyük çoğunluğu hem 22 Mart medya devrimini hem de yargımızın
vesayetçi ve FETÖ iş birlikçisi yazarlara yönelik başlattığı
soruşturmaları hararetle desteklemektedir. 25 Haziran
sabahına kadar da her şey nihayete erecektir.