ACAİP YAZILAR
Cümle Celal Bayar’a aittir.
70’li yıllarda “Bu kış komünizm gelebilir”
demişti.
Çünkü Türkiye’deki sol hareket 61 Anayasası’nın sağladığı
özgürlük ortamında hayli gelişmişti.
İşçi ve öğrenci eylemleri yurt çapında etkili olurken,
asker de solun yayılmasını önlemek için muhtıralar
veriyor, solcu avına çıkıyor, devletin karanlık bir kesiminin
marifetiyle pek çok cinayet işleniyordu.
İşte böyle bir ortamda yaşı neredeyse 100’e yaklaşan Celal
Bayar tarihe geçen bu sözünü söylemişti.
“Tarihe geçen” sözünü özellikle kullandım çünkü bu
söz uzun yıllar hafızalardan hiç çıkmadı. Elbette
komünizm gelmedi ama 12 Eylül’de halk
faşizm ve ardından vahşi kapitalizmle tanıştı. Bu sürecin
sonu da İslamcı, dinci bir antidemokratik, tek adamcı bir
rejime vardı.
Ancak görünen o ki bu baskıcı rejim, işin içinden
çıkamıyor.
Ekonomiyi iyi yönetemediler, avantalar dışında halkın cebini de,
yüzünü de güldürecek atılımlar yapamadılar.
Sonunda yıllar önce Celal Bayar’ın sözüne nazire
yaparcasına “bu kış komünizmi getirme!” başarısını
gösterdiler.
“Üreticiden tüketiciye” sloganı ile aracıları
ortadan kaldırmaya ve halka çok ucuza sebze meyve yedirmeye kararlı
olduğunu söyleyen Erdoğan, bir de üstüne ortaya “gıda
terörü” kavramı atarak seçimlere hazırlanıyor.
Aslında kafa hayli geride olduğu için kavramları
da eskiden seçmekte bir sakınca görmüyor iktidar.
“Tanzim satış” dedi bu üreticiden, halka gıda
maddesi ulaştırma işine.
Bu kavram 40 yıl öncesinde o tarihte CHP’nin Genel
Başkanı olan Bülent Ecevit’e aitti.
Muhtemelen Celal Bayar’a “bu kış komünizm geliyor”
sözünü de Ecevit’in bu ve buna benzer girişimleri söyletmişti.
Serbest piyasa ekonomisinin bir anlamda canına
okuyan ama ilk bakışta sanki halka iyi bir
hizmetmiş gibi görünen tanzim satışlar, kısa süre sonra
hüsrana uğramıştı.
Çünkü devlet panik halinde, üreticinin elindeki malı alıp
maliyetini de üstlenerek halka ulaştırmıştı belki ama
bunun sürekliliğini sağlamak o kadar kolay
değildi.
Sonunda sistem çöktü.
Bayar’ın “komünizmi” yine gelemedi.
Şimdiki iktidarın farkında olmadan komünizmi
getirme operasyonu, tıpkı 40 yıl önceki gibi yine hüsrana
uğrayacak gibi geliyor bana.
Komünizmi getirememek bir yana AKP yıllardır söz
ettiği “Cehape zihniyetinin” de altında kaldı,
farkında değil.
Tanzim satış yerleri kuruyor, tabii ürünler şimdilik
piyasadan ucuz olunca kuyruklar da oluşuyor, ama
isteyen istediği kadar mal alamıyor. Bir kişi aynı üründen en fazla
iki kilo alabiliyor.
Bu bir tür “karne” demek değil mi?
Erdoğan “Bu cehape zihniyeti milleti karneye mahkum
etmişti. Bir kişi, bir ekmek alabiliyordu” diye anlatıyor
ya geçmişi, şimdi benzerini kendileri yapıyor ki, sanıyorum
“bize yakışıyor ama” diye düşünüyorlar.
Kısacası bu iktidarın durumu pek fena.
FIKRA GİBİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan her gün yeni bir şey
öğreniyoruz.
Olur olmaz herhangi bir yerde ölen her üniformalı için
“şehit” diyorlar biliyorsunuz.
Ama şimdi bir de “imar şehitleri” çıktı.
Kartal’da yılların aymazlığı sonucu 3 katı kaçak 8
katlı apartman çöktü, 22 kişi öldü. Erdoğan burada
ölenlerin “şehadet makamına” ulaştıklarını
söyledi.
Nasıl yani?
Ben de ilk duyduğumda “Yanlış mı anladım” dedim
kendi kendime. Sonra bir daha dinledim, hayır Erdoğan ölenlerden
“şehit” diye söz ediyor.
Şehitlik bu kadar kolay mı?
Ölenler için
elbette çok üzülüyoruz, kahroluyoruz.
Ama bizzat kendi sözleriyle “imar konusunda İstanbul’a
ihanet ettiklerini” söyleyen Erdoğan, tamamen kendi
hataları nedeniyle yaşanan ölümleri “bunlar şehit
oldu” diyerek örtbas edebilir ve sorumluluktan
sıyrılabilir mi?
FIKRA GİBİ
Erdoğan kürsüde.
Elinde iki paket var.
Birini uzatıyor “Bu çay” diyor “Rize çayı,
tadı harika.”
Daha önce seçmenlere “kırk
yıllık hatırı vardır” diyerek kahve dağıttıklarını, bu
seçimde ise sıranın çayda olduğunu söylüyor.
Nasıl bir alkış alıyor. Sormayın gitsin.
Sonra da ayrıntıları anlatıyor.
“Bu çayları sandık seçmen listelerindeki kişilere
vereceksiniz. Ama demlemeye kalkmayın, çayı kendileri demlesin
artık.”
Bilemiyorum bunu niye söyledi?
Muhtemelen parti tabanının evlere girip çay demlemeye
kalkmasından endişe etti ve “sakın ha
yapmayın” diye uyarma ihtiyacı hissetti. Yol yordam
öğretiyor, başöğretmen Erdoğan yani.
Erdoğan’ın elindeki ikinci paketten ise “kenevirden
yapılmış market torbası” çıktı.
Meğer CHP naylon poşetçiymiş, ama AKP naylondan
değil kenevirden yapılma torbaları dağıtarak halka
hizmet edeceklermiş.
Seçim kampanyası böyle komikliklerle sürse vallahi
ağzımı bile açıp kimseyi eleştirmem.