Örneğin Abdullah Öcalan bir terörist değil
militanların lideriydi.
PKK’nın adı fazla anılmazdı.
“Kürt sorunu” adı altında PKK denmeden aslında
teröristler övülüyordu.
Abdullah Öcalan “akil adam” olarak kendi
halkına önderlik yapan biriydi.
Abdullah Öcalan’ın mahkumiyetini çektiği İmralı
Adası komşu kapısı yapılmıştı.
Neredeyse her gün bir heyet sürat motorlarıyla
adaya ulaştırılıyordu.
Öcalan, gelen heyeti kolalı
gömleği ile makam odası gibi düzenlenmiş bir odada
karşılıyor, masanın başına geçerek yönetim kurulu başkanı
edasıyla adamlarına talimatlar veriyordu.
Bu fotoğraflar medyaya servis ediliyordu.
Bir başbakan yardımcısı “Abdullah Öcalan’a
sayın denmesinin yasak olmaktan çıkarıldığını”
büyük övünçle söylüyor ve büyük alkış alıyordu.
Sonra seçim dönemi geldi.
Açılım olayının sanıldığı gibi AKP’ye değil HDP’ye
yaradığı iddiaları ortaya atıldı.
Bundan yararlanan MHP karşı atağa geçti.
Genel Başkan Bahçeli, Erdoğan için akıl almaz
hakaretler etmeye başladı.
Bunun ardından yapılan 7 Haziran Seçimleri’nde AKP
çok ciddi bir düşüş yaşadı ve Erdoğan ilk kez
Meclis’teki çoğunluğu elinden kaçırdı.
Hemen politika değişikliğine gidildi.
Açılım, “kapalım”a dönüştü, Öcalan yine
“bebek katili” diye anılmaya başlandı. Kaba bir
milliyetçilik havası etrafa yayılırken, PKK yine
terörist oldu.
Patlayan bombalar ve ölen yüzlerce kişi de buna
kanıt olarak gösterildi.
Aradan bir-iki yıl geçti.
Yine seçim sürecine girildi.
HDP’nin muhalefetten yana tavır koyacağı görülmeye
başlandı.
İktidar, MHP desteği ile bunu aşabileceğini
düşündü.
Ama olmadı. AKP-MHP topluluğu kaybetti.
AKP yine yön değiştirdi.