ANALİZ
Rus Büyükelçisi Karlov'un uğradığı suikastı hatırlayalım.
Emniyet teşkilatında görevli bir polis, Rus büyükelçisinin konuşma
yapacağı salona muhtemelen hüviyetini göstererek giriyor. Bir
koruma polisi gibi elçinin arkasına geçip duruyor. Sonra silahını
çıkarıp ateşliyor.
İstanbul'daki katliam aynı değil ama günler öncesinden alınan
güvenlik önlemlerine rağmen bir kişinin uzun namlulu tüfek ve yedek
şarjörlerle herkesi atlatıp Reina'ya girebilmesi çok şüpheli bir
durum.
Olay anından bu yana yılbaşı gecesi görevli olan muhabirler,
kameramanlar, pek çok yerde durdurulup arandıklarını, gazeteci
olmalarına rağmen kameralarının bile içine bakıldığını
anlatıyorlar.
Yılbaşı katliamına hazırlanan birinin bütün bu güvenliği görmemesi
ya da atlatabilmesi akıl ve mantık dışı.
O halde bir olasılık kalıyor. O da katliamı yapan kişinin yine
polis kimliği ile gezdiği ve bu nedenle kontrol noktalarını
rahatlıkla aşabildiği.
Ölü ve yaralı sayısına, katliamı yapanın sırra kadem basmasına
bakınca, o kişinin çok iyi eğitimli olduğunu varsayabiliriz.
Elbette elindeki Kalaşnikof ya da benzeri bir silah çok güçlüdür
ama bu tüfeği kullanmak, çok hızlı biçimde şarjör değiştirmek ve
soğukkanlı biçimde kalabalığa karışıp dışarı çıkmak o kadar kolay
değildir herhalde.
Bu varsayımım doğru çıkarsa, Rus büyükelçinin öldürülmesinde olduğu
gibi yine gözler FETÖ'ye ve uyuyan hücrelerine çevrilecektir.