ANALİZ
Ders almayı bir türlü beceremediğimiz için tarih yine
tekrarlandı. (Moda deyimle tekerrür etti.)
Nasıl 1994'de HADEP milletvekilleri Meclis'e yapılan polis
baskınıyla gözaltına alındıysa, o kişiler sille tokat, başları
bastırılarak arabalara bindirildiyse, bugün de HDP milletvekilleri,
bu kez Meclis'ten değil, evlerinden ve parti genel merkezinden aynı
yöntemle alındılar.
Figen Yüksekdağ'ın kapısı kırıldı. HDP Genel Merkezi yüzlerce polis
tarafından basıldı, yönetim kurulu toplantısındaki partililer yaka
paça polis araçlarına, başları bastırılarak bindirildi.
Bir taraftan “seçilmiş” kutsanması yaparken, 6 milyon oy almış bir
partinin seçilmiş milletvekilleri Ortaçağ dönemindeki yöntemlerle
götürüldü.
Peki, teröre karışan, teröre yardım ve yataklık yapanlar
milletvekilleri olursa bunlara dokunulmayacak mı?
Operasyonlardan mutlu mesut olanların kendilerine göre sordukları
en akıllıca soru bu?
Elbette öyle değil ama buna neden olan da bizzat iktidar değil
mi?
Açılım süreci adı altında ucu açık, hedefi belirsiz bir siyaset
güdülürken bir yandan terör örgütüyle pazarlık masasına oturulurken
öte taraftan teröristlerin her türlü faaliyetlerine göz yumulmadı
mı?