NOSTALJİ
AKP Genel Başkanı, en büyük kentleri ve elbette
İstanbul’u kaybettiği için hayli öfkeli.
Bu öfkesini de her fırsatta dile getiriyor.
Yanlış da olsa İmamoğlu’na iş yaptırmayacağını
belirtmek için “topal ördek” tanımını hatırlattı
tüm Türkiye’ye.
Topal ördek tanımı, seçimi kazanamayan ya da iki
dönemi bittiği için bir daha seçilme şansı olmayan Amerikan
başkanları için kullanılır.
Amerika’da başkanlık seçimleri 4 yılda bir kasım
ayında yapılır.
Ancak seçilen başkan, görevi ocak ayının ikinci
yarısında alır.
İki aylık süreçte mevcut başkan, demokrasi ve hukuka bağlı
olduğunu göstermek için önemli hiçbir karara imza atmaz,
atama yapmaz.
Erdoğan’a bu tanımı kim anlattıysa eksik ya da yanlış
anlatmış. O da zannediyor ki, sayısal olarak üstünlük
sağlarsa seçilmiş bir başkanın hayatını cehenneme
çevirebilir.
Tam Türkçesiyle Erdoğan diyor ki; “Ey İmamoğlu, seçildim
diye çok sevinme çünkü Meclis’te azınlıktasın ve ben sana asla
görev yaptırmayacağım ona göre.”
Bir açıdan haklı.
Çünkü İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi 330
kişiden oluşuyor. AKP’nin 180, CHP’nin ise 130
meclis üyesi olacak gibi görünüyor. Yani CHP, Meclis’te
azınlıkta kalmış durumda.
Ancak Erdoğan öfke içinde “Sen topal ördeksin, ben seni
çalıştırmam, elini kolu bağlarım” derken kendi
geçmişini unutmuş görünüyor.
İsterseniz bundan 25 yıl öncesine, 1994’e
uzanalım.
O yıl yapılan yerel seçimlerden Refah Partisi
zaferle çıkmıştı.
Ankara ve İstanbul’u kazanmış, Türkiye’nin pek çok
ilinde ve ilçesinde belediye başkanlıklarını almıştı.
Tabii bu zafer açık bir oy farkı nedeniyle
olmamıştı. Yerel seçimlerde çoğunluk esas olduğu için bir
oy bile fazla alsanız seçimi kazanıyorsunuz.
İstanbul’da seçimlerin sonucu şöyle olmuştu:
Refah Partisi; 25.19 (Recep Tayyip Erdoğan)
ANAP; 22.14 (İlhan Kesici)
SHP; 20.30 (Zülfü Livaneli)
DYP; 15.46 (Bedrettin Dalan)
DSP; 12.38 (Necdet Özkan)
MHP; 1.87 (Ahmet Vefik Alp)
Bu sonuçlara göre Büyükşehir Belediye Meclisi’nde Refah
Partisi çoğunluğu sağlayamamıştı.
Ama buna rağmen Erdoğan’a bir şey olmadı.
Çünkü belediye başkanlarının çok ciddi yetkileri
var.
Belediye Meclisi bütçeyi onaylıyor örneğin ama
onaylamadığı zaman kendi durumu da tehlikeye
girdiği için bu yola sapan pek olmuyor.
Ayrıca kısa bir süre sonra çıkarlar söz konusu olmaya
başladığı için meclis üyeleri, başkanın arkasına geçmeye
başlıyorlar.
Erdoğan kimi adamları aracılığı ile o dönem ANAP’lı meclis
üyelerinin pek çoğunu müttefiki haline getirmişti.
Tabii şu anda durum o günden farklı.
Erdoğan, saraydan talimatla İstanbul Belediyesi’ni
hayli sıkıntıya sokabilecek güçte.
Ama göreceksiniz çok da fayda etmeyecektir.
ÖNERİ
Artık finale geliyoruz.
Çok değil, ya bu hafta ama olmadı önümüzdeki hafta Ekrem
İmamoğlu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğuna
resmen oturacak.
Sarayın bunu engelleme şansı pek yok.
Bu şansı bulsa da silahın ters tepeceğini
anlatıyorlardır herhalde kendisine.
Ama “topal ördek” benzetmesi yaptığına göre,
Erdoğan İstanbul aşkı falan dinlemeyecek ve
İmamoğlu’nu çalıştırmamak için elinden geleni yapacaktır.
Açık söyleyeyim, işte buna gücü yeter.
Elinde İstanbul’a zarar vermek için çok büyük güç
ve yetki var.
Ama Ekrem İmamoğlu’nun da yapabileceği çok şey
var.
Birini buradan önermek istiyorum.
Erdoğan’ın yapacağı her engellemeyi, anında kamuoyu ile
paylaşmalı.
Yandaş tetikçi medya elbette
İmamoğlu’nu karalama yarışı içinde olacaktır.
Bu durumda sosyal medya ve açık hava
reklam alanları çok etkili olacaktır.
İstanbul halkı sokakta nereye baksa tıpkı bugün Erdoğan’ın
fotoğrafını gördüğü gibi, başkana dolayısıyla
İstanbul’a yapılmak istenen kötülüğü
görecektir.
Bu arada AKP’li meclis üyeleri de bu nedenle
sıkıntı yaşayacaktır.
Çünkü belki bugüne kadar pek gündeme gelmeyen belediye
meclisi, halkın her an önünde olacak ve AKP’li üyeler, başkanın
projelerini hangi gerekçe ile önlemeye çalıştıklarını bizzat halka
anlatmak durumunda kalacaktır.
Kısacası, “sayısal çoğunluğa” güvenerek seçilmiş
bir başkanın çalışmasını engellemek o kadar kolay olmayacaktır,
yeter ki İmamoğlu kararlı olsun ve yılmasın.
Bu halk, hatta giderek kendisine oy vermemiş olanlar
bile arkasında duracaktır.
Bİ SORALIM BAKALIM
Siyasette çok kullanılan bir deyim vardır, hepiniz bilirsiniz
“Zamanlaması çok manidar.”
Şu sıralar bu
söylem en çok Devlet Bahçeli’nin yeni büyükşehir
önerisine yakışıyor.
Ne dedi Bahçeli; “Biz sadece büyükşehir belediye başkanını
seçelim, o da bütün ilçe belediye başkanlarını
seçsin.”
Yani belediyelerde uygulanacak
“başkanlık sistemini” formülü bu. Demokrasi yerine
ille de tek adamlık isteyenler için elbette cazip
bir anlayış bu.
Ama bence önemli olan burası değil, “zamanlaması”
önemli.
Bahçeli İstanbul’da, henüz tartışmalar bitmemiş başkan
resmen belirlenmemişken acaba neden bu kadar acele etti ve
bu formülü açıkladı.
Ankara’da kapalı kapılar ardında bir takım
operasyon hazırlıkları olduğunu duyuyorum.
Bir yasa çıkarıp İstanbul’da yeni formülle bir
seçim yapmaya kalkarlar mı?