ANALİZ
O görüntüleri mutlaka görmüşsünüzdür. Amerika
desteğindeki PYD militanları
IŞİD’den temizlenen Rakka’ya
girdiler. Askeri düzen içinde kente giren PYD
militanları dev bir Apo posteri taşıyordu. Doğal
olarak bu görüntüler hepimizi çok öfkelendirdi. AKP Genel
Başkanı Tayyip Erdoğan da tepkisini çok sert biçimde dile
getirdi. “Amerikalılar bunu nasıl izah edecekler?”
dedi. Bunun dostluğa sığmadığını söyleyen Erdoğan “Rakka’da
terörist başının posterini asmışlar, bunu Amerika nasıl izah
edecek? İnanmıyoruz, yanımızda değilsiniz. Yanımızda olsanız bunu
yapmazsınız. Dürüst değiller. Ondan sonra kalkıp bizden zaman zaman
talepte bulunmasınlar. Bilsinler ki her şeyin bir karşılığı
vardır” diye konuştu.
AKP Genel Başkanı tepkisinde haklı mı?
Haklı elbette. Peki, bu tepki bir
çözüm mü? Hayır, çünkü uluslararası ilişkiler hep
bu tür ayar vermelerle, esip gürlemelerle
yürümüyor. Erdoğan bu yöntemi bugüne kadar çok
denedi ve denemeye de devam
ediyor. Sonuç ise hep aleyhimize gelişiyor.
Bence artık Türk halkının da öğrenmesi gereken şey
şu sorunun cevabıdır: Amerika neden gözümüzün içine baka
baka düşmanca bir tutum sergiliyor?
Son birkaç ayda Amerika’nın Türkiye’ye yönelik
düşmanca tutumuna bir göz atalım. Reza
Zarrab’dan sonra Halkbank Genel Müdür
Yardımcısını da tutukladılar. Ardından Halkbank
eski Genel Müdürü hakkında tutuklama kararı çıkardılar. Yetmedi bir
de eski bakan hakkında aynı yöntem uygulandı.
Tayyip Erdoğan’ın Amerika gezisi sırasında
protesto gösterisi yapanlara saldıran koruma grubundaki 12
kişi hakkında gıyabı tutuklama kararı
verildi. PYD’nin terör örgütü olduğunu defalarca
söylememize rağmen hiç aldırmadılar 3 bin 500 TIR
dolusu silah ve mühimmat gönderdiler. Fetullah
Gülen ve diğer cemaatçi müritlerini istememize rağmen bir
cevap bile vermiyorlar. En sonunda Türk vatandaşlarına vize
verme işlemini durdurdular. Amerika bu kadar
hasmane davranışı dünyada başka hiçbir
ülkeye karşı yapmıyor. Üstelik Türkiye’de Amerikan
Başkanına ilk ismi ile ve
“dostum” diye hitap eden bir Cumhurbaşkanı var.
Erdoğan “Bunu nasıl izah edecekler” diye soruyor.
Bu soruyu kime sorduğunu anlamak mümkün değil
çünkü parmağını bize yani Türk
milletine sallayarak soruyor bunu. Oysa yapması gereken
“Dostum Donald” dediği
Trump’ı aramak değil mi?
Polisleri için ve eski bir bakanı hakkında
tutuklama kararı verildiğinde
Trump’ı aramış ve yüz yüze
görüşmek istediğini bildirmişti. Bu görüşme
gerçekleşti ancak ne konuşulduğunu bilemiyoruz. En
azından Türkiye’nin canını sıkan bu konuların
görüşülmediğini düşünmemiz doğal çünkü bu konularda hiçbir
gelişme olmadığı gibi üstüne bir de vize
krizi eklendi.
O halde uzunca bir süredir sıklıkla ve
ısrarla söylediğim gibi “Erdoğan içe başka
dışa başka mı konuşuyor?” sorusunu tekrarlamak istiyorum.
Bütün esip gürlemelere, ayar vermelere rağmen
Amerika’nın tutumunda bir değişiklik göremiyorsak
demek ki aslında onlarla konuşulanlar çok farklı.
Bizler Erdoğan’ın Amerikalılarla özellikle
Trump’la bir araya geldiğinde aynı bizlere
söylediği tonda konuştuğunu ve masaya
yumruğunu vurduğunu varsayıyoruz. Galiba durum
gerçekte böyle değil. Yoksa Amerikalı yöneticiler
de, devlet adamları da sonuçta etten kemikten
yapılma değil mi? Eğer yüzlerine karşı her şey bu kadar
açık ve sert biçimde söyleniyor
olsa böyle davranamazlar. En azından ilişkilerimiz çok daha fazla
bozulur ve Amerikalılar ülkemizi terk
edip giderler. Oysa Amerikalılar hiçbir
şey olmamış gibi davranıyorlar.
İncirlik’e uçaklar inip kalkıyor, Ankara’da
Genelkurmay’daki Amerikalı irtibat subayları
yerlerinde duruyor, elçilik ve
konsolosluklardaki tek bir görevli hakkında bile
istenmeyen kişi ilan etmiş değiliz,
PYD’ye silah yardımı devam ediyor. AKP Genel
Başkanı dostu Donald’ı mutlaka aramalı, Türk
Amerikan ilişkilerinin nasıl gittiği konusunda da Türk halkına
doyurucu açıklamalar yapmalıdır artık.
Ayar veren sert konuşmalar artık bizi kesmiyor
çünkü. Ne olduğunu tam öğrenmek istiyoruz.
İRONİ